Merhabalaar!
Günlerden Cumartesi. Artık yeni bölümlerin gelmesi yavaş yavaş Cumartesi günlerine dönüyor. Arada bir sürpriz yapabilirim tabi ki!
Keyifli okumalar♡
"Gerçekten ona da üzülüyorum İdil." Ahu Dünya'ya anlattığım andan beri sürekli tekrarladığı cümleyle içimi çektim. "Ben de çok üzülüyorum. Benim açımdan da kolay değil."
Uzandı ve elimi tuttu. "Ama hiçbir şey net değil ki. Yapmadım diyor, o yalan söyleyecek bir insan değil. Ben ilk defa Yekta'nın bu kadar savunmasız ve çaresiz bir halde olduğunu duyuyorum."
Başımı ve sırtımı koltuğa yasladım, kısık çıkan sesimle mırıldandım. "Onu çok seviyorum ve çok özledim." Onunla uyumayı, uyanmayı, konuşmayı, sarılmayı, gülmeyi ve en önemlisi her zaman varlığını hissetmeyi... "O zaman neden kendine ve ona zorluk çektiriyorsun? Kendini kanıtlamasını istiyorsun ama kendin de gidip annene sorabilirsin bunu kimin yaptığını?"
İçimde oluşan sinirle dudaklarımdan bir kıkırtı kaçtı. "Annemin tam olarak nerede olduğunu bile bilmiyorum." Bazı gerçekler alışıldıktan sonra eskisi kadar acıtmıyor, bunu her acımdan sonra daha iyi anlıyorum. Sonra tekrar Yekta'yı hatılardım. "Görseydin onu. Öyle çocuklar kadar sevimli ve masumdu ki... Sanki... Sanki her şeyi elinden alınmış gibiydi." Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Canımın içi...
Ellerimi birkaç saniye gözlerime bastırdıktan sonra derin bir nefes aldım. "Kendini alkole vermiş. O kadar çok içim acıdı ki... Onun böyle olmasına dayanamıyorum."
"Bak İdil... Bence hisleriniz sonuna kadar karşılıklı ve-" Diyordu ki lafını kesmek zorunda kaldım, kafamı yana yatırarak ona baktım ve dudaklarımda acı bir tebessüm oluştu. "Duygularımızın karşılıklı olması beni heyecanlandırsa da, ben gerçekleri bilmeden buna tam olarak sevinemiyorum."
"İlişkilerde hep sorun olur." Diyerek içini çekti ve devam etti. "Şöyle örnek vereyim; Uraz ve ben. Bizim de sorunlarımız oldu, tartıştık, yeri geldi kavga ettik. İkimizde kırıldık ama yine ikimiz sardık yaralarımızı. Birlikte taşıdık her şeyi, birbirimizle paylaştık tüm duygu ve düşüncelerimizi." Gülümsedi ve devam etti.
"Şuan hiçbir sorun yok -Allah'a şükür- ve bunu az önce söylediklerimle başardık. Onu dinlemelisin, ona inanmalısın ve en sonunda kendini kanıtlaması için daha samimi bir bekleyiş içine girmelisin. Çünkü onun yapma ihtimali ilk evi terk edip düşündüğün orandan çok daha düşük. Yaşadığın kolay değil, evet tepki de göstermen çok normal bu olayda ama masum birini -özellikle de sevdiğini- suçlamak ağır."
Dudaklarımı ıslattım ve ona cevap verdim. "Yani sen diyorsun ki, yarın Uraz veya Begüm'den öğren nerede olduğunu ve git yanına kaldır onu düştüğü yerden, birlikte çözün olayı."
Biraz düşündü. "Yani aynen böyle yapabilirsin. Eğer oysa zaten -ki bence değil- tamamen bırakırsın, ne kadar zor olsada."
"Teşekkür ederim." Diye fısıldadım ve koltukta yan yatarak başımı onun dizlerine yasladım. "En sevdiğim çift; sen ve Uraz. Çok yakışıyorsunuz kız, vallaha bak."
"Biliyorum ve birazdan onu arayıp, konuşacağım. Kendisi özlendi de!"
Sırtüstü dönerek ona baktım. "Hain! Ben arıyor muyum hiç?"
Tek kaşını kaldırdı ve sırıttı. "Seni tutan yok bebeğim."
Gözlerimi kıstım ve fısıldayarak konuştum. "Dizlerinde uyuyayım da kalkıp telefonu alma ve konuşama."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Terk Edilenler Durağı
Teen FictionKaybolmuş bir şehirde, gökyüzünün şehire olan isyanını dile getiren yağmurun üzerimi ıslatmasıyla sığındığım bir durakta, yara bere içinde bırakılan bir adamla bu Dünya'da yalnız kalmıştım. O günü hatırlıyorum da, üzeriyle yarışacak derecede dağılm...