Gözlerimin doluşunu engelleyemezken, gözlerinin içine baka baka derin bir nefes aldım. "Sadece mutlu olmak istiyorum, seninle." Diye fısıldadım, diğer türlü bu itiraf benim içimde kalacaktı.
Başımı göğsüne yasladı ve burnunu da saçlarıma gömdü. Kalp atışları biraz daha hızlıydı ve sanırım az önce söylediğim cümle onu da heyecanlandırmıştı. "İdil, ben fikrimde kararlıyım. O kadının karşısına birlikte çıkmalıyız. Seni tek bırakmam onun yanında zaten, bir daha olmaz. Bir daha seni yalnız bırakmam."
"O gün beni sen yalnız bırakmak istemedin, ben kendim kalmak istedim. Sen olsan da gelecekti o mutlaka." Ruhumdaki yorgunluk, bedenimi de ele geçirdi kısa süre içinde. "Sana zarar vermesine izin vermezdim!" Dedi dişlerinin arasından.
"Oldu bir kere, geri alamayız zamanı. Şimdi ben gidiyorum, sonra görüşürüz." Yanından geçip gideceğim esnada belimden tutarak beni durdurdu. "İşe mi gideceksin? İdil çalışmana gerek yok, gel benim yanıma. Her şey eskisi gibi olsun."
"Çalışmak iyi geliyor, unutuyorum bazı şeyleri." Gerçekten de öyleydi. Bu nedenle çalışmayı istemiştim.
"Oraya girmeni istemiyorum. Çok yoruluyorsun, bunu her gelişimde görüyorum ve gördüğüm diğer şeyde o adam." Huysuzca kaşlarını çatarak bana bakıyordu.
İçime derin bir nefes çektim. "Sen onunla beni yanlış anladın. Ona karşı bir şey hissetmeyi bırak, hakkında bir şey düşünmedim bile ve bunu o da biliyor. Tekrar söylüyorum; orası bana iyi geliyor."
O da benim gibi içine derin bir nefes çekti ve huysuzluğunu hiç eksiltmeden bana baktı. "O adamın sana nasıl baktığını gördüm ben." Dedi dişlerinin arasından.
Kalbimde tamamen sen varken...
"Peki ben ona nasıl bakıyorum?" Diye sordum kaşlarımı havaya kaldırırken. Bir süre sessiz kaldı ve en sonunda konuştu. "Ona hiç dikkat etmedim."
Tebessüm ettim. "Bir dahakine buna da dikkat edersin."
"Burada çalışabilirsin." Diyerek bir fikri sundu bana. Senin olduğun yerde düşüncelere dalamam ama seni izlemekten başka da bir şey yapmam. "Nedenmiş o? O kızı görüp iyice delirmem için mi?" Dedim.
Ve tam o esnada kapı tekrar çalınıp içeriye o kız girdi. Ona bakarken gözlerimi devirdim ve tekrar Yekta'ya döndüm. "Bu odanın senin için bir özel oda niteliğini taşıdığını düşünüyordum." O kız duysun diye ima ile söylemiştim ve Yekta'ya biraz daha yaklaşarak fısıldayarak konuştum. "Misafir gider."
Kolumdan tutarak beni durdurdu. Ben de bırakması için ona dik dik baktım ve vurgulayarak, "Geç bile kaldım." Dedim.
Yinede beni bırakmadı. "Akşam seni bir yere götürmek istiyorum. Ona göre iş yerinden izin alırsın, saatini haber veririm."
Merakla ona bakarken o sadece saçlarımın üzerine bir öpücük koydu ve umarım bunu gören o kız yerini bilir.
O kız konuştu. "Yekta, hadi sana öğrendiğim yeni hareketlerimi göstereyim."
Gösterme! Seni hareket yaparım!
Bakışlarımla Yekta'ya yine öfkeyle baktıktan sonra hızlı adımlarla odadan çıktım.
Beni akşama nereye götürecek ya?
İşe geldiğimde içimde -Yekta'nın yanına gitmemden dolayı- huzur vardı ve garsonluk yaparken ne kadar yorulsamda onu düşünerek kendimi hafifletebiliyorum.
"İdil, yardıma gelmelisin." Azat bana seslenirken bıkkınlıkla ona baktım. Diğer çalışanlara göre beni daha çok yardıma çağırıyor. "Geliyorum." Dedim ve oflayarak yanına gittim. "Ne yardımına çağırdın beni?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Terk Edilenler Durağı
Teen FictionKaybolmuş bir şehirde, gökyüzünün şehire olan isyanını dile getiren yağmurun üzerimi ıslatmasıyla sığındığım bir durakta, yara bere içinde bırakılan bir adamla bu Dünya'da yalnız kalmıştım. O günü hatırlıyorum da, üzeriyle yarışacak derecede dağılm...