Uyurken Yekta'nın yanımdan kalktığını hissettiğimde gözlerimi kırpıştırarak ona baktım. "Sen uyu güzelim, zil çalıyor ben kapıya bakacağım." Başımla onu onaylarken o odadan çıktı. Şimdi ben yeniden nasıl uykuya dalacağım ki? Oflayarak yerimden kalktım ve çoraplarımı ayağıma geçirdikten sonra Yekta'nın yanına gittim.
Gelen Begüm'dü.
"Hoş geldin Begüm." Diyerek mırıldandım. İçeriye girdikten sonra Yekta kapıyı kapattı. "Hoş buldum." Diye mırıldandıktan sonra montunu çıkardı. "Uraz yok mu?" Diye sordum ve o sırıtarak bana baktı. "Tek geldim, o evde uyuyor. Uzun zaman sonra tek dışarıya çıkabiliyor muyum, onu merak ettim. Sizi de uyandırmışım kusura bakmayın."
"Kusura bakılacak bir şey yok." Dedi Yekta ve ben de onu onayladım. Sonra Yekta devam etti. "Uraz'a haber vermen gerekiyordu evden çıkmadan önce."
"Haber verecektim ama uykusuna çok düşkün olduğu için bir türlü uyanmadı." Dedi Begüm, kaşlarını da çatmıştı. "O serseriyi hallederim ben." Yekta'nın ona serseri demesi komiğime gidiyor. En önde Begüm ile birlikte salona geçeceğimiz sırada Yekta beni belimden tuttu ve yanağıma bir öpücük kondurdu. "Günaydın demek istedim." Deyince ona en içten gülüşlerimi sundum.
"Günaydın." Diye mırıldandım. Kaşlarını kaldırarak bana bakarken parmaklarımın ucunda yükselip ben de onun yanağını öptüm. Sırıtarak, "Bak şimdi oldu işte." Dedi.
Biz kendi halimizde takılırken Begüm içeriden bize bağırdı. "Yeni mi gördünüz birbirinizi? Beni unutuyorsunuz!" Alt dudağımı dişlerimin arasına alarak hızlıca salona girdim. "Yok unutmadık biz seni." Dedim ama bir an aklımdan çıktı doğrusu.
Yekta, Begüm'ün yanına oturup onu kolunun altına aldı. "Sen bir şeylere kızmışsın güzelim. Söyle, ne oldu sana?"
Evet bir farklılık vardı üstünde. "Yooo!" Dedi uzatarak ve gözlerini kaçırdı. "Var, var." Dedim bende onu inceleyerek. Sanki bir şey olmuştu ve nasıl davranacağını bilmiyordu. "Yani aslında olabilir de." Dedi en sonunda ve ofladı. "Ya nasıl anlıyorsunuz ki? Ben buraya gelene kadar zor anladım içimdeki şeye sebep olanı."
"Anlat güzellik, dinliyoruz seni." Yekta onunla ilgilenirken, Begüm'ün hafiften yanakları kızardı. "Yok, sen hemen karşı çıkarsın şimdi. Uraz da öyle yapar." Son bir umut bana baktı ve ben o an aklıma gelen şeyle önce kaşlarımı çattım. Gözleri parlıyor, nasıl davranacağını bilmiyor ve yanakları da kızarmış.
"Begüm!" Dedim ve sırıtmaya başladım. Düşündüğüm konudan başka bir şey olamaz. "İdil, sus!" Diye bağırdı bir an da. Yekta'dan çekiniyor.
"İdil, bana da söyle ne olduğunu." Yekta ciddiyetle bana bakarken ikisinin arasında kaldım. Ama söyleyemem, Begüm'den duysun daha iyi.
"Ben mutfağa geçiyorum, kahvaltı hazırlayacağım." Diyerek salondan kaçtım. Begüm'e sormalıyım önce tahminimi. Ben masanın üzerini hazırlarken mutfağa Yekta girdi ve tam karşımda durdu. "Ne olmuş bu kıza?" Diye sordu kaşlarını çatarak.
Ne demeliyim?
Sadece dudaklarımı büktüm.
"İdil söyle şunu. İçeride tuhaf tuhaf şeyler sordu zaten bana. Daha önce böyle hissetmemiş, sana karşı neler hissediyormuşum onu sordu falan filan..." Dedi kaşlarını çatarak. Elimi yanağına koydum. "Bizlik bir şey değil hayatım. Önce ben konuşayım onunla. Çekinikliği bir gitsin, sonra sana da söyleriz." Biraz düşündü ve sonra pes etti.
"Onun başında bir sıkıntı olmasını istemiyorum. Mutlaka bana da söyleyeceksin." Diyerek gözlerimin içine baktı. Başımı yana yatırarak ona baktım. "Aşk olsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Terk Edilenler Durağı
Ficção AdolescenteKaybolmuş bir şehirde, gökyüzünün şehire olan isyanını dile getiren yağmurun üzerimi ıslatmasıyla sığındığım bir durakta, yara bere içinde bırakılan bir adamla bu Dünya'da yalnız kalmıştım. O günü hatırlıyorum da, üzeriyle yarışacak derecede dağılm...