)18(

2.1K 152 68
                                    

Oturduğum yerde iyice küçülürken, Begüm'ün oturduğu yere bakamıyor ve onun o imalı bakışlarından kaçmak için saçlarımla yüzümü kapatmış bir haldeydim fakat benim aksime Yekta hiçbir şey olmamış veya olan şey çok normalmiş gibi davranıyordu.

Tabii, gece rüyasında canı yanmış ve korkarak yanındakine sığınan ve sabah birlikte -benim için- normal olmayan bir pozisyonda uyanıp Begüm'ün imalı bakışlarından utanarak gizlenmeye çalışan ve günün ilerleyen saatlerinde Begüm'ün sıkıştıracağı kişi o değil, bendim!

Ne vardı yani onlar gelmeden önce uyansaydım, şimdi bu sıkıntıları çekmeyecektim.

"Neden gergin duruyorsun?" Yekta elindeki telefonu -nihayet- bırakarak bir şey söyledi. Hafifçe ona dönerek fısıldadım. "Sencede yeterince açık değil mi?" Begüm'ü işaret ettim. "Gördüğü pozisyonu delicesine merak ediyor ve beni tuttuğu yerde sorularıyla boğacağına yemin edebilirim."

Hafifçe güldü. Bu gülüşünü bayılıyorum. "Begüm'den korkuyor musun sen?" Buna kendisinin de inanmadığı belliydi. Begüm ile ilk karşılaşmam, tanışmam talihsiz bir olayla gerçekleşmişti ve o sıralar dışarıdan soğuk, dokunulmaz biri olarak gösteriyordu kendini fakat hiçbir zaman korkmadım ondan.

Begüm benim kız kardeşim. Sorsalar belki kardeşin ne demek olduğunu anlatamam ama Begüm'ü gösteririm.

"Korku değil bu Yekta."

"Evet korku. Ne demen gerektiğini bilmediğin için korkuyorsun."

"Yoo."

"Bu kadar takma İdil." Benimle dalga geçiyor.

"Beni sinirlendirme... Hem neden ben?" Bu soruyu hep sorarım kendime fakat şuan cevabını Yekta'dan bekliyorum. "Neden ben Begüm'e cevap vereceğim, sen konuş onunla." Bakışlarımı ona diktim, anında cevap verdi. "Eğer onunla olan konuşmandan korkmasaydın veya çekinmeseydin benim konuşmamı istemezdin güzelim."

Beni köşeye sıkıştırmaya çalışıyordu. Hem niye güzelim deyip de beni yumuşatıyorsun ki? Gülümseyecektim fakat son anda kendime engel oldum. "Hey, siz ne fısıldaşıyorsunuz öyle?" Begüm hafifçe gözleri kısılmış bir şekilde bize bakıyordu. Âdeta avını bekleyen avcı gibiydi.

Başımı Yekta'nın omzuna gömdüm. Sesimin kısık çıkmasına dikkat ederek konuştum. "Sen cevap ver, lütfen.''

"Özel bir konu, Begüm."

Ha yani, bu kadar basit miydi?

"Öyle mi Yekta Bey?" Begüm'e kısa bir bakış attım. Yekta'ya gözlerini büyütmüş bakıyor, sanırım bu cevabı alacağını beklemiyordu. "Sen ve Uraz'a bugün bir haller olmuş! İkinizde bana karşı bir tuhaf davranıyorsunuz."

Yekta sakinliğini korumaya devam etti. "Güzelim, sen beni yanlış anladın." Ben Begüm'ü izlerken, Begüm hızla ayağa kalktı. "Ben balkona, hava almaya çıkıyorum. Daha fazla uzatmayalım, Uraz ve seninle sonra hesaplaşırız. Ayrıca senin güzelin şuan tam da yanında, hattâ başını da omzuna yaslamış!"

Begüm, canım ne dedin sen öyle?

Yaşadığım şaşkınlık bütün bedenime yayılmıştı ve ben hiç tepki veremedim. Begüm yanımızdan ayrıldıktan sonra biz yine aynı yerde, aynı şekildeydik. Yani Yekta yanımda, kafam da onun o huzurlu, rahat omzunda.

Yekta içine derin bir nefes çekti. Ben yine kısık sesimle konuştum. "Şey oldu sanki biraz. Tuhaf?"

Yekta güldü. "Begüm böyle. Yani Dünya ve Uraz çıkmaya başladığında da böyle ufak bir sorun çıkmıştı. O sevdiklerini kolay paylaşmaz. Seni tanıyor ve bu yüzden de bizim..." Devamını getirmeden sustu. Hafifçe kafamı kaldırdı. "Ne? Niye sustun?"

Terk Edilenler Durağı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin