)11(

2.3K 172 44
                                    

"Şu elindekileri bırakmayı düşünüyor musun?" Anlamsız bakışlarımı Yekta'dan çekmezken o da bana inat ediyordu ve en son istediğim bu markette onunla tartışmaktı.

Elindeki iki kavanoz zeytini havaya kaldırdı. "Niye ki ya, bol alalım bitmesin işte." Öyle bir konuşuyordu ki sanki evde bizi bir ordu bekliyordu. İyisin, hoşsun da azıcık da birlikte hareket etmeye çalışsak süper olmaz mı, ha Yekta?

"Yekta evde toplasan iki kişiyiz arada bir de Uraz ve Begüm geliyor niye iki kavanoz alıyoruz? Bir tane yeterli olacaktır inan bana. Hem evde de var bu zeytinden." Uzun uğraşlar sonucunda zeytin kavanozundan sadece bir tanesini market arabasına koyduk.

Eğer hep böyle yapacaksa çok işim vardı onunla. Birkaç dakika daha geçmişti ki, yine elleri her bir üründen iki paket olacak şekilde dolu dolu gelmişti. Bir şey demedim fakat kaşlarım bu sefer çatılmamış aksine yüzümdeki tebessümü gizleyememiştim. Şu an tatlı geliyordu gözüme.

"Ben sana ne dedim?" Bir cevap almak için ona bakıyordum. İlk önce ellerindeki malzemeleri market arabasına bıraktı ve ardından da bana cevap verdi. "İdil sen alışveriş yapmayı bilmiyorsun."

Ay öyle mi?

"Bunu daha önce evin bütün alışverişini Begüm ve Uraz'ın üzerine yıkan sen mi söylüyorsun, hım?" Bence cevabım oldukça yerinde olmuştu. Ben gülümserken suratı düşmüş bir halde bana bakıyordu.

Hele tipe bak, tipe!

Şimdi doğruyu söylemek gerekirse yakışıklı bir adamdı...

"Ben bilmediğim için değil, eğlenceli bulamadığım için yapmıyordum evin alışverişini." Ellerini de siyah kot pantolonunun cebine soktuktan sonra ıslık çala çala önümüzdeki reyona bakıyordu. "Pekmez sever misin?"

Iyy.

Sorduğu soruya yüzünü buruşturup kafamı olumsuz anlamda sallamama rağmen sırıtarak bir pekmeze uzandı ve eline aldı. "Seversin İdil, seversin." Elindekini market arabasına koymaya çalıştıkça ben arabayı kaçırıyordum.
Peşimden gelmesinin birkaç saniye ardından bu iş eğlenceli bir oyuna gelmiş gibi gülerek kaçıyordum ondan.

Yekta sağolsun ittirmekte zorlandığım market arabasını kenara bıraktıktan sonra ondan koşarak kaçmaya devam ettim.

Arkama dönüp ona bakmaya çalışırken önümdeki adamı çok geç fark etmiştim ve adamı birkaç adım geriye sendeletip, kendimi de düşürmekten alıkoyamamıştım.

Mermer. Kıçımı. Delmişti.

Yüzümdeki saçlarımı geriye ittikten sonra yerden kalkmak için hareketlendim fakat kalçam fena halde sızlayınca yerden kalkmayı ertelemek zorunda kaldım ve "Afedersiniz, göremedim sizi." Diyerek adamdan özür diledim.

Karşımdaki adamın anlayışsız haline denk gelmiş olmalıydım ki ağzına ne geldiyse en kızgın tonda bana söylemişti. Yok neymiş, burası bir oyun parkı değilmiş de ben burası babamın mekanıymış gibi koşamazmışım.

Birincisi, oynuyorsam Yekta ile oynuyorum ve bu seni ilgilendirmez. İkincisi, burası babamın yeri olsa zaten seni almam içeriye.

O kadar anlayışsızdı ki özür dilediğimi umursamadan bana laf saymıştı hemde bağırarak. Sorun değil, bir daha olmasın veya dikkatli olun de geç kardeşim, niye uzatıyorsun? Zaten kalçası zedelenen de benim burada.

Başımda bir kişiyi de hissetmemle bakışlarımı o kişiye doğru çevirdim ve Yekta'yla göz göze geldik. Az önce ki eğlenen kişiler biz değilmişiz gibi bumbuz bir ifadeyle buraya gelmişti.
İlk önce bana ve ardından da öfkesi az da olsa dinmiş olan adama baktı.

Terk Edilenler Durağı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin