)45(

751 50 27
                                    

Arabanın önünde ikimizde karşı karşıya duracak şekildeydik. O kollarını göğsünde bağlayıp, arabanın kapısına yaslanırken bana bakarak konuştu. "Bir bahane bulsak ve gitmesen mi acaba?" Diye sordu. Bu haline gülmeden edemedim ve sonrasında cevap verdim. "Olmaz, buraya kadar geldik. Geri dönersem kızlara ayıp olur."

Huysuzluğu ortaya çıkıyor. "İdil, bu hep birlikte kalma işi de nereden çıktı? İstediğin kadar dur fakat gece seni alırım."

Onsuz uyumak gerçekten zor olacak.

"Hayır!" Diyerek itiraz ettim. Dün, Ahu Dünya, Begüm, ben ve -Ahu Dünya'nın kız kardeşi- Melike ile bir kızlar gecesi gibi bir şey ayarlamıştık. Onlara söz verdim ve bu sözümden dönemem. Üstelik şuan yukarıya çıkmalıyım çünkü geç kaldım!

Tek kaşını kaldırdı. "Ne demek hayır?"

"Kızlara söz verdim Yekta. Son dakika vazgeçmek olmaz. Hepsi yukarıda beni bekliyor. Tamam, sensiz uyumak çok zor olacak, ki zaten bir araya gelince uyuyacağımızı da sanmıyorum." Dedim ve ellerimi, göğsünde bağladığı kollarının üzerine koydum.

"Peki şunu düşünüyor musun?" Dedi ve gözlerini kıstı. "Ben sensiz nasıl uyuyacağım?"

Bu konuda haklı.

"Uraz ile takılabilirsin, hım?" Diye sordum fakat cevap pek de olumlu olmayacak gibi.

"İdil, Uraz uykusuna düşkün bir adam. Nasıl onunla takılabilirim? Bir şekilde sabredebilirim fakat uyumak istediğim zaman her yerde seni arayacağım, biliyorum."

Omuzlarım çöktü ve suratımı da astım. "Dün söylediğimde kabul etmiştin ama bugün neden böyle yapıyorsun ki?" Başımı yana yatırarak ona bakmaya devam ettim. Çok bakılası ve yakışıklı bir şey.

"Dün bu kısmı düşünmemişim demek ki. Üstelik dün işim varken söylediğin ve ısrar ettiğin için kabul etmek zorunda kaldım."

Evet burada da haklı. Bilerek öyle yaptım.

"Normal bir vakitte söyleseydim eğer yine böyle huysuzlaşacaktın. Söz geldiğimde bol bol sarılarak uyuyacağız." Gülümseyerek onaylamasını bekledim.

"Sorun sensiz uyuyamamam." Diye mırıldandı ve kaşlarını çattı. Ben de hafiften kaşlarımı çattım. "Yekta yapma ama böyle. İkilemde kalıyorum, görmüyor musun?" Biraz kızarsam yelkenleri suya indirebilir.

Başını biraz havaya kaldırınca iyice ona yaklaştım -arabaya yaslandığı için benden çok uzun değil- ve boynuna bir öpücük kondurdum. İşte benim yerim burası. Ben genişçe gülümseyerek ona bakarken, o bana kararsızlıkla bakıyordu.

"Uyuyamadığında beni arayacaksın ve hiçbir itirazı kabul etmeden seni evimize geri götürürüm. Telefonun hep açık olmalı ki, aradığımda sana ulaşmak istiyorum. Korktuğun, seni sıkan bir durumda hemen bana haber veriyorsun. Çok geç yatma, ne olursa olsun uykunu almanı istiyorum."

Uzun uzun beni uyarmasıyla hepsini başımı sallayarak kabul ettiğimi belirttim. "Benim seni -herhangi bir konuda- uyarmama gerek var mı?" Diye sordum gözlerimi kısarak.

"Sanırım yok." Dedi ve dudakları kıvrıldı.

Şuanlık yok. "Evden işe, işten eve." Dedim ve sonra dayanamayarak kahkaha attım. "Şaka yapıyorum canımın içi... ama biliyorsun ki başına gelen en ufak bir sorunda hesaplaşırız." İşte burada ciddiyetle konuşmuştum.

"Hesaplaşmak yerine kendini uzaklaştırıyorsun." Dedi ve suratını asarak bana baktı.

"Asma şu suratını." Diye uyardım ve ellerimi yanaklarına yerleştirdim. "Vedalaşma kısmı geldi sanırım." Dedim kısık bir ses tonuyla. Alt tarafı bir gece onsuz kalacağım.

Terk Edilenler Durağı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin