Bir sağa bir sola öfkeli adımlar atıyor, bana bir şeyler söyleyeceği sıra vazgeçiyor ve kaşlarını çatmış bana bakıyor Yekta. Ben ise yatağın ortasında sırtıma aldığım bir örtüyle onun azarlamasını beklerken içimden çok büyük bir tartışma olmamasını diliyorum.
Bir şey yapmadım ki ben.
Sadece akşama doğru dışarıya hava almak için çıkmıştım ve yürüyüş yaparken buradan farkında olmadan biraz uzaklaşmıştım. Bir ırmağın kenarından geçerken minik bir kediyle karşılaşmıştım. Diğer tarafta çaresiz bir şekilde miyavladığını gördüğüm de ona yardım etmek için uğraştım.
Nereden bileyim ki taşın üzerinden kayıp suya düşeceğimi, kedinin de korkup kaçacağını ve benim donarak eve dönmeye çalışacağımı?
Neyse ki telefonumu kuru olan toprağın üzerine koymuştum ve Yekta'yı aramasam donmaktan eve dönemezdim.
"Yekta..." Diye mırıldandım ve başımı yana doğru yatırdım. Sinirli bakışları beni buldu. "Açıklama yapacaksan eğer açıklamanı üçüncü kere duymak istemiyorum!"
"Ben sadece yardım etmek istedim Yekta."
Adımlarını durdurdu ve bana döndü. "Şu küçük bedeninle ne yardımı yapıyorsun sen? Hadi yaptın, niye dikkat etmiyorsun? Bu soğuk havada o suya girmen yanlıştı!"
Daha kendimi nasıl savunabilirim bilmiyorum. "Minik kediyi orada mı bıraksaydım?" O minik kedi beni orada bıraktı ama...
Kaşlarını çatıp bana bakmaya devam etti. "Beni o zaman aramayı akıl etseydin. Sen o suya hiç girmeden ben yardım ederdim. İdil, havanın ne kadar soğuk olduğunu bilmiyor musun sen? Hiç mi düşünmedin düşebileceğini? Ben seni titrerken buldum! Ya geç gelseydim?"
"Üzgünüm." Dedim ve omuzlarım düşerken burnumu çektim. Yalnız baya baya dondum, o soğukluğu tekrar hissedince bile beni bir titreme alıyor. Bakışlarımı onun yüzünden hiç ayırmadım.
"Sakın doldurma o gözlerini." Diye uyardı beni. Şu halinin geçmesi için yapmayacağım şey değil.
Omuz silktim. "Bakma o zaman sende öyle. Niye buraya geldiğimizden beri bana kızıp söyleniyorsun? Kollarının arasına alıp zamanında yetiştiğine sevinsene! Yok, sen sadece kız. Herkes kızıyor bana, bundan kolay ne var ki?"
Bu olay yaşanmadan önce de Begüm ile tartışmıştım. Onu aradığım zaman -sanırım yanlış bir zamanlamaydı- ağlıyordu ve ben onun yanında olmak için ne olduğunu üsteleyince o da biraz bana patladı.
Dizlerimi kendime doğru çektim ve kollarımı bacaklarımın etrafına sararken kafamı da dizlerime yasladım.
Hadi ama Yekta, dayanamazsın sen bu halime.
"İdil." Diye seslendi sakin bir ses tonuyla. Merhameti ve şefkati yerine geldi sonunda.
Hemen ona cevap verdim. "Sana İdil falan yok."
Oturduğum yatağın yan tarafı çöktü. "Bebeğim." Diye mırıldandıktan sonra toplu halde duran saçlarıma bir öpücük kondurdu. "Senin için çok endişelendim." Diyerek devam etti.
Devam devam.
Başımı kaldırdım ve ona hiç dönmeden bakışlarımı dümdüz karşıya diktim. "Bağırdın bana, sanki ben kendimi bile isteye attım o suyun içine. Evet donmuş olabilirim ama hemen eve getirdin beni. Geldiğimizden beri bunu tartışıyoruz."
Bu sefer hafifçe yanağımı öptü. "Güzelim, üzgünüm... Kendimi tutamadım." Beni kendine doğru çektiği sırada kapı tıktıklandı ve Yekta gelen kişiyi içeriye davet edince kapının aralık kısmından Emir belirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Terk Edilenler Durağı
Teen FictionKaybolmuş bir şehirde, gökyüzünün şehire olan isyanını dile getiren yağmurun üzerimi ıslatmasıyla sığındığım bir durakta, yara bere içinde bırakılan bir adamla bu Dünya'da yalnız kalmıştım. O günü hatırlıyorum da, üzeriyle yarışacak derecede dağılm...