38-Kâbus

254 22 15
                                    



Güneşin içinde bir karanlık doğdu.

Bir kadın hemen karşımda duruyordu. Daha önce hiç görmediğim bir kadın hemen karşımdaki sallanan sandalyenin üzerinde oturuyordu. Siyah saçları beline kadar geliyor, beyaz geceliği zemini sıyırıp geçiyordu. Yüzünde kusur sayılabilecek tek bir şey yoktu. Beyaz teni, kusursuz yüz hatları, saçı, giyinişi. Adeta naifliğin beden bulmuş hali gibiydi. Ama onu tanımıyordum.

Bir şeyler mırıldanıyordu, anlamıyordum. Ona yaklaştım, ayaklarım çıplak, yürüdüğüm zemin soğuktu muhtemelen lakin soğuğu hissetmiyordum.

Üstümde lacivert bir elbise var, etekleri sürekli uçuyor... Odanın rüzgar aldığını zannetmiyorum. Odayı tanımlayamıyorum. Ben neredeyim? Sorgulamıyorum. Sorgulamama fırsat vermiyor bir şeyler...

Mırıldanma sesi.

Giderek artıyor sanki.

Ona yaklaştıkça uzaklaştığımı fark ettiğimde adımlarımı durdurdum. Bir sorun vardı. Zaman kavramını değerlendiremiyordum. Ben neredeydim? Bu oda neresiydi? Ve karşımda duran siyah saçlı kadın kimdi?

Ne oluyordu?

En son Görkem ile uyuyordum.

Bu karanlık odaya nasıl gelmiştim?

Kapkaranlık bir odadaydım.

Ama görüşümde hiçbir problem yoktu.

Bu nasıl olabilirdi?

"Gittiğin yerde aradığın ne?" diye sordu bir ses, yakınlardan geliyordu, karşımdaki kadının konuştuğunu sanmıyorum zira konuşsaydı dudakları oynardı, dudakları oynamıyordu. Beline kadar uzanan siyah saçlarını örmeye çalışan kadında bakışlarımı kitleyerek derin bir nefes aldım.

"Bir şey aramıyorum." Sesim bana yabancı gelmişti. Kendi sesim bana çok yabancı gelmişti. "Siz kimsiniz?"

"Gittiğin yerde aradığın ne?" diye sordu aynı ses, bu sefer daha yakınımdan gelmişti. Karşımda duran ama yanına gidemediğim siyah saçlı kadın saçını örmeye devam ederken bir an sağ sola bakınmak istedim; bunu yapamadım. Vücudum kitlenmişti.

"Gittiğim yerde aradığım bir şey yok."

"Gittiğin yerde aradığın ne?"

"Gittiğim yerde aradığım bir şey yok."

Biri nefes aldı. "Gittiğin yerde aradığın ne?"

"Gittiğim yerde aradığım sevgi!" dedim aniden. Karşımdaki sandalyede oturan naif kadın cevabımdan sonra saçlarını örmeyi bıraktı, çenesini eğdi. "Sevgi arıyorum."

"Kimin sevgisini arıyorsun?" Kadın konuşmuyordu. Dudaklarını bile oynatmıyordu ama bu ses ona aitti. Bu narin, ince ses ona aitti. Nedensizce kasılırken "Babamın sevgisini arıyorum." diye fısıldadım.

Kadının kuru dudakları yukarı doğru kıvrıldı; az önce konuşanın ben olmadığıma yemin edebilirdim. Dudaklarımın arasından çıkan kelimeler bana değil, tamamiyle zihnime aitti. "Babanın sevgisi var, Derin. Sadece o sevgiyi sana karşı beslemek istemiyor. Üzgünüm." dedi soğuk bir tınıyla. Dudaklarını yine oynatmamıştı; buna rağmen onun konuştuğuna artık eminim. "Çok üzgünüm."

Küçük Bir MeseleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin