2-Huzursuz

748 50 6
                                    


Multiamedia: Seçkin Azrak

🍂

Giydiğim siyah ispanyol paça pantolonumun cep kısmını düzelttikten sonra maşa yaptırdığım saçlarımın önü dağılmasın diye siyah bir bandana taktım. Evet, sarımsı bir renge sahip olan saçlarım ensemin bir karış altında bittiği için maşası biraz çabuk bozuluyordu ama bandana takınca bu sorun olmuyordu. En azından maşası daha az bozuluyordu. İyi bir şeydi bu. Hem bana bandana yakışıyordu. Çoğu insanın aksine kullanmayıda seviyordum.
Ben her halimle mükemmeldim ya.

Aynadaki görüntüme son bir bakış atıp üstümdeki V yaka beyaz bluzun yaka kısmını yukarı doğru çekiştirdiğimde artık hazır olduğuma emindim. Makyajımda tamamlanmıştı hem. Makyaj dediğimede hemen bakmayın. Sadece anneme ait olan koyu kırmızı bir ruj kullanıp bırakmıştım. O kadar...

"İyi ya. Tamamım galiba?" Aynanın önünden çekilip aşağı indiğimde Seçkin'in bahçenin önünde olduğunu gördüm. O da benim gibi oldukça sıradan takılmıştı bugün. Bacaklarını ikinci deri gibi saran lacivert bir kot ve onun üstünede siyah bir gömlek giymişti. Saçları her zaman ki gibi dağınıktı. Taramayı sürekli red etse de aslında dağınık saç ona çok yakışıyordu, bunu biliyordum. Sadece götü kalkmasın diye bunu dillendirmiyordum. Orası ayrıydı yani....

Yanına gidip elimdeki hediye paketini ona uzattığımda yeşil gözlerini bana çevirdi ve baştan aşağı beni süzdü. Süzmesi bitince "İyi." diye mırıldandı. "Güzel giyinmişsin. Sinirlenmedim."

"Ağzına çakmadan önce şu elimdeki paketi alır mısın? Hayvanlık yaparak kıza hediyede almadın zaten. Bari bunu ver." dediğimde gözlerini devirip elimdeki paketi aldı. "Partisine gidiyorum lan. Bundan iyi hediye mi var?"

"Bundan iyi bela mı var? deseydin kabul ederdim." diye homurdandığımda gülmüştü.

"Babam akşam on ikiden önce evde olun dedi." Arabanın önüne gittiğinde kaşlarımı çattım. "Babam öyle bir şey demedi ki?" dediğimde gözlerini bana çevirip "Evet az önce ben dedim." diye mırıldandı.

Ona düz düz baktım. "Seçkin parti zaten on birde başlıyor."

Arabanın kilidini açarak "Haklısın. Ama bana ne?" diye sordu alaycıl bir şekilde. "On ikide evde oluyoruz. Konu kapandı. Ben çekemem onların gürültüsünü onca saat!"

"Seçkin zaten saat on! Ne on ikisi ya? Külkedisi miyiz biz?" Sinirle güldüm. "Ayrıca ne gürültü çekmesinden bahsediyorsun?"

Dudağını büzdü. "Vallah onu bunu bilmem. Ben on iki de evde olacağım. Haberin olsun." Paketi arka koltuğa fırlattığında çığlık atıp "Geri zekalı! Onun içinde biblo vardı!" diye bağırdım. "Kırdın! Kırdın! Al! Kırdın!"

"Ne kırması ya?"

"Kırdın!"

Seçkin bir fırlattığı pakete bir bana baktı ardından "Kırıldıysa oradaki birinin üstüne atarız. Siktir et." dedi ve şoför koltuğuna geçti. Kapıyı kapattığında sinirle inleyerek yan koltuğa geçtim. Sıkıntılı bir ikiziniz varsa hayat gerçekten de çok zordu ya!
Vallah zordu, billahi çok zordu!

Arabayı çalıştırıp park ettiği yerden ustaca çıkarak yolda ilerlemeye başladığında kuralları tekrar hatırlatma gereği duyarak "Kavga çıkarmak, kavga etmek ya da kavgaya teşvik etmek, ola ki kavga çıktı kavganın içinde bulunmak, vay efendim yan baktı, vay efendim köşeden dönerken omuz attı gibi saçma sapan sebeplerle aniden kavgaya tutuşmak gibi hareketlerden uzak duruyoruz, değil mi Seçkin?" dedim sorar gibi.  "Seçkin?"

Küçük Bir MeseleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin