45-Dokunuş

300 23 23
                                    



❄️

Kaşığımı mısır gevreği dolu kasemde gezdirerek sütün gevreği yumuşatmasını beklediğim sırada o cızırtı dolu sesi duymuş ve yerde sıçramıştım. Mutfak taburesinden düşmemek için harcadığım çaba görülmeye değerdi. Elimden kayan kaşık kaseye doğru batarken, kaşığı kurtarma girişiminde bulunmadan kafamı kaldırıp salona baktım.

Allah kahretsin.

Dün kredi kartım aracılığıyla zevkine gitar alan Tuğberk kahverengi gitarın akoruyla oynadıktan sonra birkaç tele tırnaklarını dokundurup "Duygularım!" diye bağırdı. "Darmadağın anlayamazsın! Bendeki kalp sende olsa taşıyamazsın!"  Ona atabileceğim en kötü bakışı attım. Really bitch?

Azer Bülbül'ün en sevdiğim şarkısını sabahın köründe gitar çalamayan bu da yetmezmiş gibi sesi berbat olan birinden dinlemek mi?

Yok canım, Allah belamı vermiyordu. Bu benim belasız geçtiğine inandığım günlerimden yalnızca biriydi. Yalnızca biriydi, evet. "Duygularım!" diye böğürdü tekrardan. "Darmadağın, you can't understand!" Türkçesi bitti şimdi de İngilizce'si mi başladı? Ama insaf ya!

"Nolur sus." diye mırıldandım düşüncelerimi kışkışlayarak. "Nolur ya!"

Beni dinlemedi. Gitarın tellerine birkaç kez burarak garip melodiler çıkardıktan sonra "If you had the heart in me ... You wouldn't be able to carry it!" dedi saçlarını sağ sola sallamaya çalışarak. Saçı uzun bile değildi! "Yeah! You wouldn't be able to cary it!"

Bendeki kalp sende olsa taşıyamazsın cümlesini İngilizce mi çevirmişti, o? Bir de yanlış çevirmesi... Ah, kalbim. Dört dil bilen insana yapılır mıydı bu be?!

"Allah belanı vermesin, kardeşim." Gözlerimi mısır gevreği kaseme çevirip sinirle güldüm. "Yorum yapmak istemiyorum sana artık. Ne bok yersen ye." Ben sabahın köründe bu eziyete katlanmak zorunda mıydım acaba? Ne bileyim bu -Tuğberk- benim cezam mıydı? Yani düşünmeden edemiyorum. Bu cezaysa eğer önceki hayatımda hangi peygambere bıçak çekmiştim? Çok merak ediyorum doğrusu.

"Seninle hayatı yaşamak isterken!
Yalancı hayata katlandım derken!
Sonumu bir mezar taşı beklerken!
Why pain why ihanet? (neden acı neden ihanet)
Duygularım darmadağın you cant understand!
Bendeki heart sende olsa taşıyamazsın!
Bendeki heart sende olsa taşıyamazsın!"

Halıda uzanan Karmen uykusundan sıçrayarak uyanıp onun bağırmasından korkarak ağlarmışçasına sesler çıkarttı hemen ardından salonu o sesler eşliğinde terk etti. Onun kaçarken sallanan sarı tüylü kuyruğuna bir bakış atıp Tuğberk'e geri döndüm. Şaka mı yapıyordu? Yoksa cidden sabahın köründe o karga sesiyle şarkı söylemeye devam mı edecekti?

Yemin ederim tam şu anda onu dinlemektense Görkem'im yeniden boynumda morluk yığını yaratmasına razı olurdum. Ki hâlâ dün yarattığı morluklar boynumda duruyor, sızım sızım sızlıyorlardı. Ama onların üstüne yeni morluklar yaratsada ben net razı olurdum yani! Bu sesi dinlemektense...

"Duygularım!"

"Sikerim şimdi senin duygunuda senide ha! Oğlum sussana lan! Senin yüzünden kendimi kestim, amına koyayım!" Elinde tıraş bıçağı, yüzünde tıraş köpüğüyle ortama giren, sinir küpü Görkem hislerimin tercümanı olurken hemen holden kucağında Karmen ile çıkan saçı başı dağınık, makyajı dün silmediği için akmış olan Jülide "Ne oluyor ya?" diye sordu uykulu bir sesle. Ne olduğunu kavrayamamış olacak ki birkaç saniye etrafa bakındı. "Sabahın köründe yine ne oluyor?"

Elindeki gitarı kucağına yaslayan Tuğberk bir Jülide'ye bir Görkem'e baktıktan sonra çok normal bir şeymiş gibi "Şarkı söylüyorum." dedi ve ekledi; "Azer Bülbül sevmez misiniz?"

Küçük Bir MeseleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin