34-Çapa

248 25 8
                                    


❄️

Sigaranın ucundaki ölü kül yere düştü. Botumun tabanıyla yere serdiğim külün üstünden geçip külü ezdim. Durgun bakışlarım hemen karşımdaki çiftlikteydi. Sessiz sakin, dört bir yanı orman olan çiftliğin kırmızı çatısında gözlerimi gezdirdikten sonra üstümdeki gri kabanın açılan düğmesini ilikledim.

Hava buz gibiydi. Havanın soğukluğunu sabahın körü olmasına bağlamak istesemde hafif hafif yağan kar bu soğukluğu sabahın körüne bağlamama engel oluyordu.

Kar yağıyordu ve ben kar hastası olmama rağmen sevinemiyordum.

Lanet olsun.

Damaklarımı geren nikotin tükürme isteğimi dürtüklerken, parmaklarımın arasında duran, sabah Tuğberk'den çaldığım sigarayı daha fazla içemedim. Yarısına kadar gelmiş olduğum sigarayı çimlere atarak botumla yüzeyini çiğnedim. Ne zaman gergin olsam ya da gergin bir iş yapacak olsam sigara içerdim fakat bazen tıpkı şu anda olduğu gibi içerken midem bulanırdı.

Bir bağımlı değildim lakin gergin olduğum anlarda birkaç duman çekmezsem, çenemin titreme gibi bir huyu vardı.

Derin bir nefes alarak etrafa son bir kez bakındım. Buraya gelmekte zorlanmamıştım. Evimle buranın arasında -şaşırtıcı derecede kısa-  yarım saatlik bir yürüme mesafesi vardı. Sanırım çiftlik sahibiyle komşu sayılıyorduk. Seçkin ile girdiğimiz evde aslında bu ev gibi benim evime yakındı. Buraya da yakındı. Fakat orman yolları o kadar karmaşıktı ki anlık yol şaşırmamız bize saatlere mal oluyordu. Yani yolu bilene bahsettiğim evlerin hepsi yakın oluyordu.

Tabii ben yolu bilmediğim ve kendime yer yön bulma konusunda pek güvenmediğim için navigasyonu açarak bu çiftliği bulmuştum. Bu yüzden mutluydum.

Gerginliğime rağmen mutlu olduğum diğer konuda bizimkilere buraya gelmek için yalan söylemek zorunda kalmamamdı. Hatta hiçbir şey söylemek zorunda kalmamamdı çünkü üçüde şansıma sabahın köründe kalkıp benden önce evden çıkmışlardı. Tuğberk ve Görkem sıkıldıklarını söyleyerek birlikte hastaneye gitmiş, biri stajına diğeride işinin başına geçmişti. Jülide'de bir avukat ile görüşmeye gideceğini söyleyerek evden çıkmıştı. Muhtemelen staj yerini değiştirmek için o avukatla görüşecekti.

Değiştirebileceği bir staj yerinin olması güzeldi.

Bazılarımızın aksine.

Bende işte burada bir ruh hastasının girip çıktığı yerlere bakıyordum. Bir ipucu bulmaya çalışarak ailemin başındaki tehdit olaylarını sonlandırabilirim amaçlı.

Sanki bulsam ailemde beni bayağı kahraman ilan ederdi ya! Çok önemserlerdi beni. Neyse, ben öyle bir durumda kendi kendimi kahraman ilan ederdim. Benim kimseye ihtiyacım yoktu. Yani Görkem, Tuğberk, Jülide, Fulya abla ve yeni kankamız Rezo haricinde kimseye ihtiyacım yoktu demek istiyorum.

"Ay..." Aklıma gelen şeyle yüzümü buruşturarak etrafıma bakındım. "Millet evinde, ailesiyle sefa sürüp yılbaşı hazırlıkları yapsın. Ben burada tehditçinin kaçırdığı ve katlettiği zavallıcık hayvanların yuvasında gezineyim." Önümdeki beyaz çitin kapısını itekleyerek açtıktan sonra çiftlik evine bağlanan patika yolda yürümeye başladım. "Boyum 1.73. Kalkıştığım işin boyu 2.10 cm mübarek! Ay,"

Omzumdan kayan minik çantayı düzelterek etrafa ürkek ürkek bakmaya devam ettim. Yok muydu burada bir yetkili ya? Kendi kendime söylenmeye devam mı edecektim?

"Allah korusun şu ormanlık alanda biri pat diye karşıma çıksa yapabileceğim tek şey twerk yapıp dikkatini dağıtmak, sonrada topuklarımı kıçıma vura vura kaçmak olur herhalde. O da aklım korkudan başıma gelirse!"

Küçük Bir MeseleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin