56-Kapanan Yaralar

239 23 54
                                    



"Derin hanım, serbestsiniz."

Yaklaşık yarım saat önce duyduğum cümle, hayatımın en dehşet verici cümlelerinden biri olmuştu. Dehşet ve korku verici... Onlarca jandarmanın önünde bir insanı acımasızca darp etmiş, öldürmeye teşebbüse kadar ileriye gitmiştim. Mantıklı kafayla düşününce yapmam dediğim her şeyi o esnada gözümü kırpmadan yapmıştım.

Yaptığım onca şeyden sonra 'serbestsiniz' kelimesini duymak, yürüyen bir adalet perisi -benim- için çok dehşet verici olmuştu. Küfür niteliği bile taşıyordu, açık konuşmam gerekirse...

Bana küfür etselerdi canım belki de bu kadar yanmazdı.

Suç işlemiş bir hukukçu olarak nöbetçi mahkemeye sevk edilmeden, cezasız bir şekilde serbest kalmam aynı zamanda yaptığım onca şeyin yanıma kâr kalması beni dehşete düşürmüştü. Böyle olmamalıydı. Adalet sistemi böyle işlememeliydi. Bu yanlıştı tıpkı benim yaptığım gibi... Çok yanlıştı ve adalet sisteminiz yanlışa yanlışla karşılık vermişti.

Benimde en az karşı taraf kadar büyük bir ceza almam, mahkemeye sevk edilmem gerekirken şu anda ifademin yazılı olduğu sayfayı hiçbir şey olmamış gibi imzalıyor, ailemin yanına yukarıdaki kata götürülmek için bekliyordum.

Başlı başına her şey yanlıştı.

Bir şeyler yanlış gidiyordu.

Hep gitmişti.

"Sizin yaptığınız o kahramanca hareketi sizin yerinizde başkası olsa asla yapmazdı, Derin hanım. Bir albay başta olmak üzere toplamda elli kişilik jandarma ekibini canınız pahasına o kadının elinden kurtardınız. E tabii bir de operasyon esnasında yaptıklarınız var. Size nasıl teşekkür etsek? Sizi nasıl ödüllendirsek? Emniyet müdürlüğü olarak şaşmış durumdayız." diyen komutanın kırışıklıklarla dolu suratına bakarak elimdeki kalemi kağıdın arasına koydum. Kağıt ve dosyayı önümden alan diğer polise bakamadan "Ben kahramanca bir hareket yaptığımı düşünmüyorum." dedim açıkça. "Aksine birçok yanlış yaptım. Benim salınmam değil, ceza almam gerekiyordu."

Deri koltuğunun üstünde oturan komutan güldü. Onun aksine dümdüz bir ifadeyle etrafıma bakındım. Hâlâ neler olduğunu algılayamıyordum, algıladığım bir şey varsa o da benim serbest kalmamın yanlış olduğu gerçeğiydi. Serbest kalmamalıydım ben.

"İlahi! Çok şakacı bir kişilik olduğunuzu duymuştum ama bunu bende beklemiyordum, Derin hanım." Durdu. "Bana 'Ceza almam gerekiyor.' dedi resmen. Duydun mu? Ne kadar espritüel bir kız!" Arkasında dikilen polise dönüp tekrardan güldüğünde ağzımı açmak istedim, yapamadım. "Neyse, biz sizi burada daha fazla tutmayalım. İfadenizi de verdiniz zaten. Ailenizin yanına gidebilirsiniz. Tekrardan geçmiş olsun."

"Beni salıyor musunuz? Ciddi ciddi?" Şaşkınca aralanan dudaklarımı kapamadan odadaki polislere döndüm. "İyi de ben birini öldüresiye darp ettim? Nasıl salıyorsunuz ki beni?"

Odadaki polislerden çıt dahi çıkmadığında bir kadın polis oturduğum sandalyenin önüne geldi. Yavaşça ayağı kalktım, bana cevap vermek yerine komiser "Bu arada kusura bakmayın, Derin hanım." dedi gülüşünün altından mahçup bir sesle. "Sizi bir yanlışlık olduğu için ilk başta alıkoymuşlar. Ama merak etmeyin, biz gereğini yaptık. Bir daha böyle bir şeyin başınıza gelmeyeceğine emniyet birimleri olarak söz dahi verebiliri..."

"Abi siz hasta mısınız?" diye sordum dayanamayarak. Saçmalıyorlardı! "Yemin ederim bayılacağım artık şuraya." Kadın polis koluma girip beni odadan çıkarmak için yürüttüğünde komiser anlık duraksamıştı. "Ben öldüresiye darp ettim bir kızı ya. Ne yanlışlığı? Doğru bir hareketti beni oraya tıkmaları."

Küçük Bir MeseleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin