64-Değişim

359 28 168
                                    


Selamlar! Ben geldim! Uzun bir aradan sonra sizlerleyim. 🙃

Şimdiden hepinize iyi okumalar diliyorum ❤️ Ve siz başlamadan bölüm hakkında minik bir spoiler vermek istiyorum. Bölüm adına bakmanız, spoiler için yeterli olacaktır. :))) The Yargı Machine is back. Desem de güzel bir spoiler olur. Ehe...

Neyse, ben fazla uzatmadan kaçıyorke... Öpüldünüz kuzucuklarımm

❄️

Bazen hayatta her şey üst üste gelirdi; o anlarda tek düşünebildiğiniz şey üst üste gelen şeylerden kaçmak için huzuru bulduğunuz birinin yanına sığınmak olurdu. Bende ne kadar itiraf etmek istemesemde tam olarak bunu yapmak istemiştim. Huzuru bulabildiğim birinin yanına sığınıp gerçeklerden kaçmak ve o yanında hissettiğim güvene tutunmak.

Buradaki biri elbette Görkem'di.

Yaptığı bütün hataları hâlâ zihnimde ve kalbimde bir acı oluştursa da bu doğruydu. Her şeye rağmen onun yanına sığınmak istiyordum. Tabii bu isteğim her zamanki gibi sadece istek olarak kalmıştı. Çünkü bazı şeyler istemek, yapmak arasındaki çizgimle oynuyorladı. Buradaki bazı şeylerden kastım Tuğberk'di.

"Aklına uyup seni buraya getireceğim günün sabahını öpüyorum." Önüme gelen düz sarı tutamı endişeli bir tavırla kulağımın arkasına tıkıştırdım, araçtan indim. An itibariyle bütün duygularım birbirine karışmıştı. "Kesin olay çıkacak! Kesin!"

Kapıyı arkamdan kapattığım sırada "Her türlü olay çıkacak zaten." diye çemkirdi Tuğberk. "Ne bağırıyorsun?"

"Bağırırım! Karışma bana!" deyip yüzümü ekşittim. "Of! Keşke Rezan şu anda Türkiye'de olsaydı da yanına gidip aralıksız yirmi dört saat boyunca halay çekseydim! Anca morelim düzelirdi."

"Senin morelin ne zaman düzeldi ki o anda düzelsin?" dedi Tuğberk sabır çekercesine. "Ayrıca Rezan üç gün sonra geleceğini söyledi, yakın zamanda best kankana kavuşacaksın. Sakin ol!"

"Üç gün sonra mı? Üç gün sonra çok geç. Ben şimdi gelmesini istiyorum! Şimdi gelmesini ve beni senden kurtarmasını istiyorum!" Drama Queen ruh haline girmek üzereydim ki bulunduğum konum itibariyle bunu yapmamam gerektiğine karar verdim. Sıkıntılı bir konumdaydık.

"Abartma, Derin." Gözlerini devirdi. "Abartma."

Üzerimdeki siyah kabana sıkıca tutunarak "Yemin ediyorum," dedim, arabanın önünden dolandım. Ön camdan bakarken gözlerini benden bir an olsun ayırmıyordu. "Sırf cenaze masrafları çıkmasın diye yaşıyorum! Yoksa yediğim kazıklar yüzünden çoktan ölmüş olurdum."

Arabanın açık camını kapatırken "Derin abartma ya." diye tekrarladı Tuğberk. "Abartma."

"Abartma mı? Şuraya bak! Şu hale bak! Bu çok kötü bir fikir ve senin yüzünden bu fikri uyguluyoruz!" Baygın bakan gözlerimi arabadan inen Tuğberk'den bir saniyeliğine alıp işaret parmağımla bulunduğumuz yeri işaret ettim. Benim aksime oldukça rahat görünüyordu. "Hayatımda uygulamak zorunda kaldığım en kötü fikir bu!"

"Alınma Derin ama sen Ercüment'in güvenliğini sağlamak için bir kızı döverek öldürmeye teşebbüs etmiş bir insansın. Bence kötü fikirleri hiç tartışmayalım." diyen Tuğberk bana ait olan Range Rover markalı siyah aracın kapısını kapatarak yanıma doğru yürümeye başladığında ona boş boş baktım.

Bazen sadece kardeşim yerine koyduğun bu şerefsizi öldürmek, cesedini ortada bıraktıktan kayıplara karışmak istiyordum. Kayıplara karışmaktan kastımda hapisteki babamın yanına gitmek falandı işte. Yani... Ne bileyim ya? En azından günlerdir dört duvar arasında takılan babamın, Tuğberk'den daha katlanılır bir insana dönüştüğünü umuyordum. Ummak istiyordum.

Küçük Bir MeseleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin