51- Girdap (Part2)

310 21 19
                                    


Multiamedia daki şarkıyı sonlara doğru dinlerseniz efso olur ha 🙃

İyi okumalar dilerim aşkolarım.

^^^^

"Sana 'Derincan' diyorum ben." Tuğberk gülüşlerini dinginleştirerek parmağıyla ikimizi işaret etti. "Karakter olarak aşırı benziyorsunuz. Aranızdaki tek fark Derin senden bir tık daha şerefli."

Kafamı bir deve kuşu misali kuma gömmek ve o gömdüğüm kumda günlerce kalmak istiyordum. Yaptıkları şaklabanlıklar -rezillikler- şu anda kafeteryadaki bütün insanlar tarafından dikkatlice izlenirken elimi bezmiş bir tavırla fönünü dakikalar önce bozduğum saçlarıma daldırıp onları süzdüm. Seçkin sert sayılabilecek bir ifadeyle doğrudan Tuğberk'in gözlerinin içine bakıyordu. Tuğberk ise sertliğin s'si bile barınmayan neşeli bir tavırla ona...

Tuğkan'ın, Devrim'in zoruyla oturduğunu göz ucuyla da olsa görebilmiştim. Sanırım Tuğberk'in çıkışından sonra ne yapacağını bilmeyerek sakinleşmeyi tercih etmişti. Birkaç dakika aradan su gibi geçti. Gerilim hattından farksız olan ortam zamanın verdiği sabırla giderek dinginleşirken elimi saçlarımdan çekip sert bir soluk verdim.

Yavaş yavaş herkes kendi işine bakmaya başladı.

Kafeteryanın ortasında duran büyük masada oturan veliahtların aralarında fısır fısır konuştuğunu duydum. Sesleri uğultudan farksızdı. Birbirlerine giren sesler kalabalığında kimin ne dediğini, kimin konuştuğunu anlamak neredeyse imkansızdı. Bizi -Seçkin'i ya da- takmayıp kendi aralarında sohbet etmeye kaldıkları yerden devam etmeye başlamış olsalarda içlerinden bazılarının hâlâ bize kaçamak bakışlar attığını hissedebiliyordum. Kesin bizim hakkımızda konuşuyorlardı. Meraklı Nebahatlar... Ne olacak?

Vücudumdaki gerginliği rafa kaldırarak "Allah aşkına, yaptığını beğendin mi? Ya sen ne istiyorsun benden?" diye fısıldadım sonunda. "Sürekli rezillik çıkartıyorsun. Ne istiyorsun ya? Amacın ne? Ne istiyorsun benden?" Fısıldamamın nedeni bizim dışımızda kimsenin bizi duymasını istemememdi. Sonuçta ben buraya rezillik çıkarmaya gelmemiştim ama Seçkin beni rezillik çıkarmam için zorluyordu. Bunu da konuşarak yapıyordu. Nedense...

Beş saattir Tuğberk'in sırıtan ifadesinde dolanan zehir yeşillerini zorlanarak ondan alıp bana yöneltti. "İyi olup olmadığını sormak için geldim. Senden bir şey istediğim ya da rezillik çıkardığım yok. Sakin ol." Durdu, ne düşündüyse sivri çenesi aniden kasılmıştı. Ona cevap vermediğim sırada gözlerini Tuğberk'e geri çevirdi. Kendisi gibi rezil cümlelerinden birini ona tekrardan söylemesini beklerken beni yanıltmıştı. "Abini susturduğun için sağol."

Duraksadım. Çünkü Seçkin'in teşekkür etmesi milyonda bir görülen bir olaydı. Seçkin teşekkür etmezdi. Seçkin kibarlık içeren hiçbir kelimeyi kolay kolay söylemezdi. Ama şu an beni gerçekten şaşırtmıştı.

Doğrudan Tuğberk'e bakıp hiçbir alay içermeyen bir ses tonuyla teşekkür etmişti. İçinde bulunduğumuz zaman benim için giderek garipleşirken az önceki sırıtışını kaybeden Tuğberk "Rica ederim." dedi kısıkça ve abisine doğru kaçamak bir bakış attı. "İki kişinin arasında yaşanan diyaloga üçüncü kişilerin giremeyeceğini yirmi beş yıldır anlamadı. Sakin kalıp onu umursamadığın için asıl ben sana teşekkür ederim."

Bir an dondum. Saygısız aynı zamanda şerefsiz ikizim yıllar sonra bir saygı belirtisi olarak en yakın arkadaşlarımdan birine tehdit zoru olmadan teşekkür ediyor, en az benim kadar dik kafalı olan en yakın arkadaşım ise onun teşekkürünü aşağılamadan kabul edip ona geri teşekkür mü ediyordu?

Küçük Bir MeseleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin