55-Gözü kara

233 24 50
                                    



^^^

İnsanın zihniyle baş başa kaldığı zamanlar, düşüncelerinin en gerçek yansımasının dışa döndüğü zamanlardı. Şafak henüz atmamıştı ama izlerini gökyüzünde taşıyordu. Gökyüzünün siyahında çatlayan kızılları görebiliyordum. Omzumu sedir ağacının kabuğuna yaslayıp tam karşımdaki ahşap eve baktım. Yıkılmış, dökülmüş tahtalara ev sahipliği yapan ev yine de dimdik bir şekilde hemen kırk metre ilerimde duruyordu ve ışıkları yanıktı.

Beni bekliyorlardı. Bu bir tuzaktı. Ama asıl tuzak benim o evdeki tuzağa kendi isteğimle adım attığım anda başlayacaktı ve onlar bundan habersizdi.

Soğuğun yüzüme indirdiği pençelerin keskin bıçaklarını derimde hissettim. Kalbimin yarattığı suçluluk içerikli illüzyonları sessizce izlerken, avuçlarımın arasında tuttuğum kar taneli yüzüğü yavaşça sıktım. Başarılı olmak zorundaydım. Hem kardeşim hem ailem hem de ailemden daha sıkı bir bağla sarıldığım sevdiklerim için.

"Hazır mısınız?" diye sordu kadın komiserlerden biri. Hemen arkamda duruyordu. Dört bir yanı ormanlıkla çevrili olan bu yerde metrekare başına beş jandarmanın düştüğünü kendime hatırlatarak derin bir nefes aldım. Hazırdım. Bu plan benden çıkmıştı zaten. Hazır olmama gibi bir lüksüm yoktu.

"Ben doğduğumdan beri hazırım, tatlım." dedim rahat görünmeye çalışarak. Dışarıdan ne kadar rahat görünmeye çalışsamda içimde büyük bir fırtına kopuyordu; kopan fırtınanın kasırgası bakışlarımı dağıtıyordu. Dikkatli bakan biri, dağılmış bakışlarımı görebilirdi. "Ben doğmuşum. Doktor popoma şaplak atarken bu hazır demiş. Hayata beş sıfır önde başlamamın asıl nedeni bu. Doğuştan  hazır olmam, bebeğim."

Kadın komiser alayımı yok sayarak "Unutmayın," diye fısıldadı. "Size yapacakları en küçük atakta biz devreye gireceğiz. Güvendesiniz."

"Ben her zaman güvendeyim, hayatım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım!" Pekala saçmalıyordum. Bu tamamiyle içimde yaşanan duygu karmaşasından kaynaklanıyordu. Omzumun üstünden ona bir bakış atıp sesimi temizledim. "Yani güvendeyim, evet. Biliyorum."

"Güzel. Çelik yeleği kontrol ettiler, değil mi?"

"Dövizciler bile ülke sınırları içinde dönen dövizi bu kadar kontrol etmemişlerdir." dedim kuru bir sesle. "Evet, kontrol ettiler. Her şey yolunda." Şafak henüz sökmediği için karanlığa gömülü duran ormanlık alanda gözlerimi hızlıca gezdirdim. Herkes o kadar iyi saklanmıştı ki arkamdaki kadın komutan hariç hiçbir jandarmayı göremiyordum.

Yüzüğü sıkmayı bırakıp avucumu dudaklarıma yaklaştırarak yüzüğü öptüm. Görkem bu öpücüğü hissetmiş olmalıydı. Eğer hissetmediyse onu ilk gördüğüm yerde cimciklerdim. Bir an kendi düşüncem buruk bir tebessüm doğurdu dudaklarımda ama o tebessüm çabuk soldu. Yüzüğü parmağıma takarken kadın komisere bir bakış attım. Güven vermek istercesine gülümsedi.

Karşılık vermeden önüme döndüm. "Zekam, asaletim, duruşum, güzelliğim ve beni ben yapan diğer bütün fevkalede özelliklerim... Hepimiz  hazırız. Başlayabilirim."

"Emin misiniz?"

"Eminim." Sert bir soluk verdim. "Başlayalım."

"Tamamdır, Derin hanım." Telsizini açtığını cızırtı sesinden anladım. "Başlıyoruz. Herkes pozisyonunu korusun, Derin hanım ilerlemek üzere." dediğinde gözlerim tekrar arkama kaydı ama bu sefer kadına bakmak için değildi. Ercüment abiyi aramıştım. Beş dakika önce arkamda olan abim şimdi görünürde yoktu. Bu omuzlarımı düşürmeme neden olurken tekrar derin bir nefes alıp ayaklarıma komut verdim ve tam karşımdaki o uğursuz eve doğru yürümeye başladım.

Küçük Bir MeseleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin