12-Çaba

424 32 18
                                    



🌊

Uyku, ruhumun çeperlerinden uzaklaştığında kollarımı omuzlarımın üstüne getirerek genişçe esnedim. Son iki günüdür uykumu çok iyi bir şekilde alabilmem, yaşadığım yirmi yıla bayağı zıttı. Çünkü ben uykumu yirmi yıldır iyi alamayan bir insandım. Son iki gündür ne değişmişti?

'Birçok şey.' diye fısıldadı iç sesim. 'Birçok şey değişmişti,'

Birbirine girmiş kirpiklerimi kırpıştırarak göz odağımı netleştirdiğimde ilk gördüğüm şey yatağımın üstündeki tül olmuştu. Yarı açık pencereden giren tatlı meltem tülün uçuşmasını sağlarken tülün etrafına yansıyan güneş ışığının parlaklığı yüzünden yüzümü buruşturdum. Çok parlaktı. Bakılmayacak derecede. Gözlerimi tülden alarak sağ elimle yatağın diğer tarafını yokladım.
Görkem'in bedenini bulamayınca homurdanarak kendimi çevirdim. Sağ tarafıma döndüğümde tek bulduğum şey yastıklardı. Görkem yoktu. Görkem neredeydi?

Garip bir his damarlarımdaki kana bulandığında dirseklerimi çarşafın yüzeyine yaslayarak kafamı dikleştirdim. Mahmur bakışlarla etrafı kontrol ederken birden odamın içindeki banyo kapısı açıldı ve içerisinden bir adet Görkem çıktı. Sırıtan Görkem.

Parmak ucunda yürüyerek bana bakmadan çalışma masamdaki kitaplığa yöneldiğinde hâlâ uyuduğumu sanması tebessüm etmeme sebep olmuştu. Çalışma masamın üstünde duran raflara yöneldi. Raflardan dikkatlice bir kitap alıp kitabı öylesine karıştırdığında "Günaydın." dedim kısık bir sesle. Ne kadar onu irkiltmemek için kısık sesle konuşsamda yine de irkilmişti. Elindeki kitabı yere düşerken "Hay! İzlediği filmlerin altyazı senkronunu kaydırttığım!" diye tısladı korkuyla. Bedduasına gülmüştüm. "Kızım, uyandıysan ses versene. Sinsi sinsi günaydın diyor bir de."

Dudağımı ısırdım. "Günaydın dedim. Ses verdim işte."

İnci tanelerini andıran dişlerini bilerek öne çıkartıp komik bir yüz ifadesi yaptı. Yine gülmüştüm. "Sen çok biliyon, salağğ!" Yere düşürdüğü kitabı alıp masama bıraktı. Rengine hayran kaldığım gözlerini bana çevirdiğinde alaylı yüz ifadesi saniyesinde silinmişti. Gülümsedi. "Günaydın..." Parmağıyla salık bir şekilde uyuduğum için birbirine girdiğine emin olduğum saçlarımı işaret ettiğinde dudağımı büzüştürmüştüm. "Günaydın, kuş yuvası mı demeliyim? Yoksa günaydın sarışın mı? Kararsız kaldım."

Gülerek ayaklarımı halıya sarkıttım. Ellerimle dağılmış saçlarıma şekil vermeye çalışırken yavaş adımlarla yanıma geldi. "Bugün erken uyanmışsın, Görko." Kafamı kaldırıp gülümseyen suratına baktım. "Beni şaşırtıyorsun."

"Horladın diye erken uyandım, çirkef."

"Oh, here we go again." diyerek ayağımı diz kapağına geçirdiğimde gülmüştü. Ellerimi iflah olmaz saçlarımdan çekip bende güldüm. Pekala, horlama espirisini yapmaya devam ederse benden güzel bir dayak yiyecekti. Bu kesinleşmişti. "Nasılsın?" diye sordu dizine geçirmemi önemsemeden. Yavaşça eğilip benimle göz teması kurduğunda omuz silktim. Dün yaşadığım şeylerin çoğu zihnimin ekranına yansırken bugün onları önemsemediğimi fark etmiştim. Çünkü bugün güvende hissediyordum. Yani nedensizce tam şu anda güvende hissediyordum. Belki bu ilerleyen saatlerde değişebilirdi ama söz konusu içinde bulunduğum zaman dilimiyse... İyiydim ve güvende hissediyordum.

"İyiyim," diye mırıldandım ilgili bakan açık yeşillerinde kitlenirken. Cevabımı duyduktan sonra tebessüm etmişti. "İyi hissediyorum." Dudağımı yaladım. "Sayende demeliyim galiba?"

Gözlerinde aniden garip bir duygu belirdi. Ardından kafasını iki yana sallayarak o duyguyu yok etti. Neden böyle bir şey yapmıştı? Anlamamıştım.
"Yavrum, bir zahmet benim sayemde iyi hisset. Çünkü bir Görkem Yiğiter kolay kolay kimsenin yanında uyumaz. Değerini bil." Ukalaca göz kırptığında onun ağzının ortasına çarpmak için elimi kaldırmıştım ki kafasını omzuna masum bir tavırla yatırıp uçları küllü gri olan saçlarını elime bilerek sürttüğünde kaldırdığım eli saniyesinde indirdim. Lanet olsun. Bana vicdan yaptırtmayı çok iyi beceriyordu. Ve saçları... Çok yumuşaktı. İçim ürpermişti. Fuck. "Şerefsizsin."

Küçük Bir MeseleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin