8-Sorgu

533 34 23
                                    


Multiamedia: Derin Azrak

🗝

Jülide'nin evinden çıkarken saat akşam sekizi olmuştu. Ne ara bu kadar oyalanmıştık? Hiçbir fikrim yoktu. Yani iki saat kadar Kadıköy'ün orta yerine birbirimizi kovalamış olsakta saat altı buçukta onların evine gelmiştik ve yaptığımız tek şey giyinmek olmuştu.

Bi saniye... Ben onca saatimi giyinmeye mi harcamıştım?

Hayatta inanmam.

"Şu hale bak," diye homurdandım sokağın orta yerinde. Üstümdeki Jülide'ye ait olan koyu kırmızı, kalçalarımı anca kapatabilen, göğüs dekolteli elbiseye baktım. Bunu bana zorla giyindirmişti.

Şimdi düşünüyorum da bir buçuk saat boyunca sadece giyinmemiş, bu elbise yüzünden de kavga etmiştik sanırım. Kavgamız, giyinmemizden daha uzun sürmüş olmalıydı. "Bir buçuk saat boyunca şu elbise için kavga ettiğimize inanamıyorum." diyip duraksadım. "Ayrıca düşmanımla eğlenmeye gittiğimede inanamıyorum." Kaşlarımı çattım. "Ben hiçbir şeye inanamıyorum!"

"Birincisi üstündeki elbiseme kurban ol sen," dedi önüme geçen Jülide. Üstündeki siyah, uzun elbisenin etek kısmındaki yırtmacı çekiştirerek maşalı kahverengi saçlarını geriye attı. "Ben o üstündeki elbiseye bir böbrek parası verdim. Doğru konuşacaksın onunla!" Kendini dikleştirip "İkinciside benimle eğlenmeye gitmek için her şeyini verecek insanlar tanıyorum. Mutlu ol biraz." dediğinde ofladım.

"Birincisi sen bu elbiseye bir böbrek parası vermiş olabilirsin ama ben buna bir kuruş vermem. Baştan anlaşalım. Çünkü," Elimle göğüsümü işaret ettim. "Kamu malı gibi ortada kaldı bunlar." dediğimde gülmüştü. Gülüşünü önemsemedim. "Ve ikincisi, ben o insanlardan değilim. Sadece kafamı dağıtmak için seninle dışarı çıkıyorum. Baştan söyleyeyim! Sonra başka şeyler düşünme!"

İkinci dediğim maddeyi atlayarak eliyle göğüsümü işaret etti. "Kızım sendekilerde yani..." diyerek güldü. "Bıraksak kendi devletini kurarlar! Ne yapayım? Benimki senden küçük olunca... Elbise sana dar geldi!" Kıkırdayarak kafasını geri ettı. "Hem bak, elbise sana dar gelmiş olabilir ama üstünde çok güzel duruyor. Şanslısın." diye tısladığında gözlerimi devirmiştim. Tamam, doksan takıyor olabilirdim ama dar gelmesi ne alakaydı? Birazcık vücudumu ikinci deri gibi kaplamış olabilirdi belki ama kesinlikle dar değildi! Bana göre elbise yalnızca çirkindi!

Dar değil, çirkindi!

"İstediklerimi giymeme izin verseydin, böyle olmayacaktı." diyip karşımdaki beyaz Mercedese bakmaya başladım.

"İstediklerini mi? Onca elbisenin arasından plaj elbisemi seçtin, Derin."

"Gözüme sadece o güzel gözüktü çünkü!" dediğimde bana karşılık vermedi. Sanırım tartışmaya girmek istemiyordu. Bugünlük yeterince tartıştığımızı varsayarsak... Mantıklı karardı.

Jülide arabasının kilidini uzaktan kumandasıyla açtığında o küçük 'bip' sesinin ardından yanan far ışıkları karanlığın içinde yayılarak sokağı boydan boya aydınlatmıştı. Durdum. Bu sokak ne kadar ürkütücüydü.

Etrafı endişeli gözlerle süzmeye başladığımda Jülide bunu fark etmiş gibi "Ne o?" dedi alayla. "Seni kaçıracaklarından mı korkuyorsun?"

Yok canım, korkum beni kaçıracaklarından değil, ailecek tehdit ediliyoruz da biraz... Issız bir sokağın ortasında neyi düğü belirsiz biri tarafından vurulup ölmekten korkuyorum. Yalnızca bu.

"Korkmuyorum." diye yalan söyledim.

"Korkma korkma. Un çuvalı gibi fiziğin var. Taşımaya korkarlar seni."

Küçük Bir MeseleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin