5-Sorun

453 38 16
                                    


🍁

L koltuğun başında oturan Seçkin, tekli koltuğa yayılmış olan Kaya, Kaya'nın çaprazındaki diğer tekli koltukta takılan İclal, yargı dağıttığına emin olduğum ayakta dikilen babam ve salonun girişinde salak salak etrafa bakan bir adet ben!

Sertçe yutkunduktan sonra birkaç adım gerileyip geldiğim yöne doğru başımı çevirdim. Beni hâlâ görmediklerini bildiğimden dolayı hızlıca düşünmeye başladım. Yanlarına gidip tüm nefret dolu bakışları kendime mi çekseydim, yoksa kış bahçesine açılan odaya girip gizli gizli onlarımı dinleseydim? Karar veremiyordum.

Karar vermeme sağolsun babamın yargı dağıtan hırıltısı yardım etmişti.

"Şaka yapıyorsanız. Hiç sırası değil. Yemin ediyorum bu bir şakaysa hepinizi stajdan bırakım." diyen babam sayesinde kış bahçesine açılan odaya parmak uçlarımda yürüyerek gittim. Sırtımı odanın beyaz duvarına yaslayarak dudağımı ısırdığımda merakım içimi kemirmeye başlamıştı.

Neyi tartışıyorlardı bunlar? Ah! Bendeki de soru ya!Kesin tartışmanın konusu ya bendim ya Seçkin'di! Zaten bu ailede başka hangi konular tartışılıyordu ki? Yani Melis'in tımarhaneye yatırılması konusu dışında?

Kendi düşünceme kısık sesle gülerek kafamı salona doğru eğdim. Onlara bir bakış atarak geri çekildiğimde aklımı kurcalayan iki soru vardı.
Birincisi bunların bizim evde ne işi vardı? Özellikle eve -teyzemin yanında cezasını çekmeden- girmesi yasak olan Seçkin'in?

Ne işi vardı?

İkisinci babam niye bu kadar sinirliydi?

Üçüncüsü... Bunlar neyi tartışıyorlardı?

Of! Noluyordu yine bu amına koyduğum evinde ya?

"Semih amca..." diye başladı söze birden Kaya. Sesindeki tınıyı tam olarak adlandıramazken yüzümü ekşitmiştim. Bana iğrenç gelen bir sesi vardı, ne yapayım? "Bu işin şakasını yapacak kadar delirdik mi sence?"

Hangi işin şakası? Ne?

"Sorduğun sorunun hiçbir mantığı yok." dedi babam sertçe. Âdeta sesindeki imayla havaya sinir dalgaları yollamıştı. "Siz deliremezsiniz ki! Siz zaten delisiniz!"

Adam haklı, dağılın.

"Ya baba." diye mırıldandı Seçkin. Onun sesini duymanın verdiği tuhaf his, kıpır kıpır olmamı sağlarken pürüzlü duvara yaslanmaktan vazgeçerek, kalçamı arkamdaki cam sehpaya yaslayıp elimi çeneme koydum. Gerçekten sesinin tınısını bile özlemiştim. "Şakası olur mu bu işin?"

"Kes sesini it herif. Ben sana konuşma hakkı verdim mi?"

"Ama. Baba-"

"Kes!" diye tısladı babam. Seçkin anında susmuştu. "İclal, sen söyle kızım. Ben bu andaval heriflere zerre kadar güvenmiyorum. Ama sana öz kızlarımdan daha çok güveniyorum. Doğru mu söylüyor bunlar?"

Sana öz kızlarımdan daha çok mu güveniyorum dedi o?

Seçkin'in sesinin hayranlığını kafamdan atarken yaslandığım yerden hırsla dikleştim. İclal'e, öz kızlarından daha çok güveniyordu? Öyle dedi, değil mi?

'He vallah öyle dedi.' diye mırıldanan iç sesim düştüğüm hale güldü. 'Üzgünüm kanka. Elendin! Hemde evlatlıktan elendin! Sad story."

"Ha siktir ordan." diye fısıldadım ruhsuzca. "Ben elenmem. Adam elerim! Tıpkı üniversite sınavında elediğim gibi!"

İç sesim 'Üniversite sınavında değiliz ama? Dolayısıyla elendin! Hemde baban tarafından!' dediğinde dişlerimi sıkarak olumsuz anlamda kafamı salladım. Ben? Eleneceğim? Hemde babam tarafından? Öyle mi? Ahahah. Güleyim bari! Beni beni! Öz kızını asla eleyemez!

Küçük Bir MeseleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin