14-Tereddüt

402 34 29
                                    


Multiamedia: Jülide Korel
🍃

Tıpkı hapishane gardiyanın koğuş kapısını kolladığı gibi bir hole doğru yürüyor, dış kapıya yaklaşınca salona geçiş yapıyordum. Bulunduğum yerin etrafında gezinmem, düşünmemi kolaylaştırsada derimin altında yayılan gerginliğide maalesef ki taze tutuyordu. Çığlık atma isteğimi bastırdığım saat diliminde, zihnimde çığlık atan bir Derin'in olması yaşadıklarımın üstesinden gelmemi gittikçe zorlaştırırken, şakaklarımın zonklamasıda cabasıydı.

Düşüncelerimle bir savaş halinde olmamı pas geçersek eğer kendime karşı dürüst olmak istiyordum. Şu anda ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Ne psikoloji bilgim, ne hukuk bilgim, ne de hayat bilgim yaşadığım şokun karşısında bir fikir üretemiyordu. Çaresizlik denizimin içinde yüzüyormuş gibi hissediyordum. O denizde boşa kulaç atmaktan başka işlevim yoktu sanki.

Çıldırmak üzereydim.

"Derin! Başım döndü! Yeter artık dolanma şurada," koltuktaki Jülide endişeli bir tavırla olduğu yerde dikleştiğinde dilimin ucuna kadar gelmiş kelimeleri itekleyip dolanmaya devam ettim. "Polisi mi arasak?Babanı mı arasak? Ne yapsak? Böyle olmayacak bu!"

Şöminede yanan alevin loş ışığı yüzüme yansırken cam sehpanın önünden dolanarak hole geri girdim. "Hayır." dedim kendimden emin bir şekilde. Kafamdaki kaosa rağmen sesim pürüzsüz çıkmıştı. "Düşünmeme izin ver." Dış kapıya doğru yürüyüp topuklarımın üstünde dönerek salona yürüdüm.

Jülide kafasını eğerek bana alttan hüzünlü bir bakış attı. "Derin, şu anda mantıklı düşünmen imkansız!" diye tısladı. Oturduğu koltuğun etrafında turlamaya devam ederken "Beni dinle, odaklan bana!" dedi parmaklarını şaklatarak. Deli dana gibi gezinsemde tüm dikkatim ondaydı. "Başından geçen her şeyi az önce en ince ayrıntısına kadar bana anlattığın için şu anda senin aksine sağlıklı yorum yapabiliyorum, normal bir şey değil bu." dedi tane tane. "Beni dinle, Semih amcayı arayalım. Şu boş mermi kovanlarını ona verelim," Cam sehpaya bıraktığım boş mermi kovanlarını işaret etti.

Ve evet çaresiz kaldığım gerekçesiyle başımdan geçenlerin hepsini Jülide'ye anlatmış, çiçekten gelen notu eline vererek boş mermi kovanlarını yanına bırakmıştım. O kovanları evden çıkarken bavula atmam iyi olmuştu. Hiç olmazsa elimde bir delil vardı. Geçerli olup olmadığını bilmesemde bir delil vardı ve o delil yaşadığım her şeyle bağlantılıydı. Her şeyle... Bundan adım gibi emindim. "Anlatalım ona durumu. Elbet sana yardım edecektir! Sen onun kızısın, kızı! Her ne kadar aranız kötü olsa da sana şu durumda sırtını dönmez!" Kullandığı mimikler nedensizce içinde bulunduğum duruma rağmen beni biraz sakinleştirmişti. Ama kurduğun cümlelerinin saçmalığı sakinliğime çubuk sokuyordu.

Semih Azrak? Bana güveni olmayan Semih Azrak?
Bana yardım mı edecekti? Sırtını dönmek varken, yardım mı edecekti sahiden? Hayatımda bundan daha komik bir hikaye duymadım.

"Döner," dedim kuru bir sesle. Oturduğu koltuğun önünde durup alt dudağımı endişeyle ısırdım. Dudaklarımı bu gecenin sonunda ısırarak haşat edeceğimi biliyordum. "O adam bana sırtını döner çünkü bana inanmıyor. Güvenmiyor da." Durdum. Jülide'nin koyu kahveleri üstüme kitlenmişti.

Sehpadaki gümüş mermi kovanlarını işaret ettim. "Bunların havaya sıkıldığı gece ona polis çağırması için yalvardım. Sonuç ne oldu biliyor musun? Israrla beni yalanladı. Atış talimi dedi, yok dedi, bilmem ne dedi kapattı konuyu! Şimdi şu siktiğimin çiçeğini ve şu siktiğimin notunu ona göstersem, bana ne der sana söyleyeyim mi?" Sehpanın üstündeki çiçek demetini alıp ona salladım. İçinden düşen yaprak halıyı boylarken Jülide sertçe yutkunmuştu. "Sallamışsındır bir psikopata kuyruğunu, o da başına dert açmaya çalışıyordur der! Konuyu kapatır! Bitti, gitti!" Sinirle çiçeği yere attığımda hiçbir şey söylememişti.

Küçük Bir MeseleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin