13-İris

393 32 26
                                    


🍃

"Teşekkür ederim, Özdemir abi. Gerisini ben hallederim."

"Halledebileceğinden emin misin?"

Hayır. Evet? Bilmiyorum?

"Evet. Teşekkür ederim." Kapıya kadar bıraktığı bavullarıma bir bakış atıp ona döndüm. Özdemir abi, babamın kişisel şöförüydü ve beni bu eve kadar bırakmıştı. Hatta bırakmadan önce aylık market alış verişimide yapmıştı. Sağolsun. "Ne demek, Derin hanım." dedi gülümseyerek. Ardından gülümsemesini bozmadan etrafa bakındı. Ormanlık alanın ortasında duran tek katlı evimde gözlerini gezdirip "Biraz ıssız bir yermiş." diye mırıldandı. "Komşu ev göremedim ama?"

Sırıttım. "Görmemeniz normal çünkü komşu ev yok. Komşum yok." Buraya en yakın komşum yaklaşık yirmi dakika uzağımdaydı. Yani arabayla yirmi dakika uzağımdaydı, yürüyerek mesafenin bir saate çıkacağını biliyordum. Mülayim amcadan sonra kimseyi komşu olarak görmek istemiyordum zaten.
O adamın yeri bende her zaman ayrı olacaktı.

"Güvenlikler nerede peki?"

"Ah, heme şurad..." Elimle bir yeri göstermekten son anda vazgeçerek tek kaşımı kaldırdım. "Güvenlikler yok, abi. Sana yol boyunca anlattığım gibi tek başımayım."

Özdemir abinin yüzü gerildi. "Hizmetliler?"

"Yok." Yapay bir şekilde gülümsedim. "Tekrarlıyorum. Tek başımayım."

"Derin hanım şaka mı yapıyorsunuz?"

"Hayır." dedim düz bir sesle. "Gerçekten tek başımayım. Kimse yok burada, abi."

"Ve babanız sizin bu evde kalmanıza izin verdi. Öyle mi?" diye sordu inanmıyormuşçasına. Şaşkın şaşkın üç bir yanı ormanlıkta kalan evimde gözlerini gezdirmeye devam ederken dudağımı yalayıp "Bezdi benden bezdi." diye tısladım. "Ondan izin verdi."

"Anlıyorum." Durdu. "Peki siz buradan okula nasıl gideceksiniz?"

Bavullarımı evin açık kapısına doğru itekleyip "Taksi durağa yalnızca on beş dakika ileride." dedim. "O konuda sıkıntı olmayacak." Açık kapıdan bavullarımı sokup Özdemir abiye döndüm. "Siz geri dönebilirsiniz, teşekkür ederim."

"Derin hanım, affedersiniz ama Semih bey çıldırmış olmalı." Elindeki araba anahtarının yüzeyini okşayarak ormanlık alandan gözlerini çektiğinde dediği şeye gülmüştüm. Ne? Komikti. Adamın tipide cümleside komikti! "Burada tek başınıza kalmanıza nasıl izin verdi? Aklım almıyor. Böyle bir zamanda başınızda güvenlik olmadan..."

"Böyle bir zamanda derken?" diye sorduğumda seyrekleşmiş kaşlarını çatarak  "Yani devir kötü." dedi alel acele. "Böyle kötü bir devirde kız başınıza burada tek kalmanız..."

"Ah, abi! Endişelenme. Bana hiçbir şey olmaz." Şaşkınlığına gülümsedim. "Ayrıca teknik olarak tek sayılmam, dinle." Parmağımı havaya kaldırıp sessizleşmesini sağladım. Ormanda yankılanan kuş sesleri, kara bulutların çöktüğü gökyüzünün gürültüsüyle karışıp kulaklarımızı hoş bir ritimle çınlattığında parmağımı indirerek "Kuşlar var." dedim alayla. "Tek değilim yani."

"Derin hanım, burada tek kalmanız mantıklı değil," diye fısıldasada daha fazla yorum yapmadı. Evin mermer işlemeli kapısına yaslanmayı bırakarak kafamı ona çevirdiğimde ikilemde kalmış gibi "Ben gidiyorum o zaman." dedi. "Bakın, Derin hanım ola ki eve geri dönmek isterseniz..."

"İstemeyeceğimden emin olabilirsin, Özdemir abi." diye mırıldandım. "Geri dönmeyeceğim. Ben artık burada yaşayacağım." Aklıma bir saat önce evden bavullarla çıktığım an gelmişti. Değil bir Allah'ın kulunun beni evden uğurlaması, bir tanesi bile odasından çıkmamıştı ya! Çıksınlar diye onca gürültü yapmama rağmen hemde. Çıkmamışlardı.

Küçük Bir MeseleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin