Yarış pisti fazlasıyla uğraşılmış görünüyordu. Eski tersane diye bahsettikleri yer tam anlamıyla bir gemi mezarlığıydı. Açık alan ise özenle yarış pistine dönüştürülmüştü. Bir saat içinde bunu bir organizasyona dönüştürdüklerine göre bu konuda profesyonel olmalılardı.
Pistin iki yanında uzanan renk renk renk boyanmış varillerin içinde ateş yanıyordu. Herkes arabaları denize bakacak şekilde park etmişti. Partiden yarışa gelen kalabalık birkaç katına katlanmış görünüyordu. Yüzlerce insan etrafa dağılmış yarışın başlamasını bekliyordu.
"Erdinç ile daha önce de yarış yapmıştı," diye sordum Onat'a yaklaşarak. "Bu çok sık tekrarlan bir durum mu?"
"Aslına bakarsan," dedi Onat, kollarını göğsünde birleştirdiğinde.
Kot gömleğinin kollarını dirseğine kadar katlamıştı. Lacivert keten pantolonu ve beyaz Lacoste ayakkabıları ile ortama benim kadar alakasız duruyordu.
"Erdinç ile yarış yapmaz. O ilk geldiğin yarış Arif Bey içindi, bir nevi emekliliğe ayrıldı. O gece de onun için düzenlenmişti. Yoksa Pars, Erdinç ile eş zamanda o bara gitmez. Bu geceki nereden çıktı dersen, işte onu ben de bilmiyorum."
"Fikri kendi ortaya attığına göre artık bu konuya eskisi gibi bakmıyor demek ki."
"Mümkün değil," dedi Onat, ne hakkında konuştuğunu bilen bir tavırla. "Pars, Erdinç ile aynı yerde bulunmayı kaldıracak biri değil. Adının tek hecesi bile onu delirtmeye yeter."
Kaşlarım hafifçe çatıldığında yakınımızdaki kalabalığı süzdüm. Kendi hallerinde içip dans ediyorlardı. Bizi dinleme gereği duyacaklarını sanmıyordum.
"Erdinç ile yolda konuştuk biraz, İklim'den bahsetti."
Onat'ın kaşları çatılsa da sakin ifadesini korumaya devam etmişti. "Daha çok saçmaladı gerçi. Yalan söylediğini anlamak için beden dili uzmanı olmaya gerek yoktu. Pars'ın ona olan bu tepkisinin sebebi İklim değil mi?"
Onat sıkıntıyla ensesini ovuşturmuş, ardından parmaklarını açık kumral saçlarının üzerinde gezdirmişti. Yüzünde sıkıntılı bir ifade vardı. Bu konuda konuşmak konusunda çok rahat hissetmediği her halinden belliydi.
"Erdinç, İklim'den önce de Pars'ın karşısına çıkıyordu. İçten içe Arif Bey ile Pars'ın arasındaki bağı kıskanıyordu. Bir de Hakan Pars kısmı var işin tabii. Pars'ın şu an elinin tersiyle ittiği tüm şeyler var ya..."
"İmparatorluk?" dedim, durumla alay eden bir sesle.
Onat kaşlarını hafifçe kaldırarak beni onaylamıştı. İkimiz de Hakan Pars'ın kim olduğunu biliyorduk. Kendisinin de söylediği gibi İstanbul'u elinde tutan insanlardan biriydi. Bunu sesli söylemek ne kadar saçma olursa olsun içten içe gerçekliğinin farkındaydık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Haziran
General FictionPars, Atlas'ın önce ilk aşkı, sonra oyun arkadaşı oldu. Oynadıkları oyunun ipleri ayaklarına dolandı. Biri kaldı diğeri kaçtı. Çok zaman sonra kapı yeniden çaldı, postacı kapıya bir kaset bıraktı. Kasette Atlas'ın abisinin, Aras'ın katilinin sesi va...