Bölüm 11 • İkili Oyun Deliliği

22.1K 2.2K 2.3K
                                    

Oyun daha bitmemişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oyun daha bitmemişti.

Pars'ın evinden çıktığım an çalan telefon yol güzergahını değiştirmeme neden olmuştu. Kendi kaldığım daireye dönmek yerine, babamın evine gitmem gerekiyordu. İstanbul'a döndüğünde yememizi istediği yemek için uygun akşam olarak bu akşamı seçmişti. Doğan Yarkın olumsuz yanıtlardan hoşlanmadığı gibi nedenleri de kabul etmezdi. Yemek yenilecek dediyse, o yemek yenilecekti. Zorlamaya gerek yoktu.

Gökyüzüne doğru uzanan, işlemeli silah kapı iki yana açıldığında bu eve ait tek eski dokuda olan şeyin bu kapı olduğunu bir kere daha düşündüm. Babam yerine son teknoloji bir kapı yaptırmaktansa kapıya 3 insan fazla dikmeyi daha mantıklı buluyordu.

Evin önüne ulaşmak için arabayı bir süre daha sürdüğümde, bahçe son geldiğimin aksine sakin bir gündeydi. Çalışanlar ve babam dışında kimsenin olmaması iyiydi. Gecenin ilerleyen saatlerinde yeterince kalabalığa karışacaktım. Gerçi bu sakinlik Doğan Yarkın'ın sorgu atmosferi için özenle yaptığı bir hazırlık olabilirdi. Döndüğümden beri sorularını doğrudan yöneltecek ve cevapları direkt alacak bir fırsat bulamamıştı. Tüm zarafetiyle ihtişamlı bir sofra kurdurup 50 yılı devirmiş bir şarap eşliğinde tüm bilgileri kaynağından öğrenecekti. Tam onluk hareketti.

Arabayı evin girişinde bırakıp kapıya yöneldiğimde zile uzanmama fırsat kalmadan çalışanlardan biri, kırklı yaşlarında sarışın bir kadın, kapıyı açmış ve nazik bir gülümsemeyle beni içeri buyur etmişti.

"Atlas," dedi, babam büyük bir keyifle giriş kattaki salondan çıkarken. "Kızım, hoş geldin."

"Hoş buldum," demiş ve gülümsemiştim.

Babam bana sıkıca sarıldığında yanağımı omzunun kenarına yasladım. 25 yıl geçmişti ve kokusunu duyduğumda ilk an gibi huzur buluyordum. Bütün zıtlaşmalara, fikir ayrılıklarına, anlaşmazlıklarına rağmen dünyada kalan ve sahip olduğum tek insandı. Kollarımı sıkıca beline sardım.

Kollarını çektiğinde avuçlarını yanaklarıma yaslamış ve özlemle yüzüme bakmıştı. "Geç bakalım."

Tam düşündüğüm gibi. Büyük masanın üzeri son derece şık hazırlanmıştı. Babam masaya yöneldiğinde ben de karşısındaki sandalyeyi çekip oturdum. İki kişi için fazla büyük olan bu masa genelde babamın evde yaptığı iş yemekleri için kullanılırdı. Tek başına olduğunda bahçede ya da kış bahçesinde yemek yemeyi sevdiğinden, bu yemek salonu özel konuklar için ayrılmıştı. Yemeği buraya hazırlatması, sorgunun çetin geçeceğinin en büyük kanıtıydı. Bilseydim Pars'tan çıktığım gibi gelmez, önce eve uğrar üzerime gösterişli bir şeyler giyerdim. Masa örtüsü bile benden daha süslü görünüyordu.

"Alıştın mı?" diye sorarak başlamıştı ısınma aşmasına.

Sadık Abi içeri girdiğinde elinde bir şarap şişesi tutuyordu. "Doğan Bey," dedi ve şişeyi gösterdi. Babam başıyla onaylayarak kadehini uzattı. Sadık Abi bana doğru geldiğinde gülümsemişti. Gülümseyerek kadehi uzattım.

Kırmızı HaziranHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin