🩸
Hastaneleri herkes kadar sevmiyordum ve herkes kadar uzak durmak için elimden geleni yapıyordum. Gecenin bir yarısı, telefon ekranına baktım, 23.44'te bir hastanenin karşısındaki caddede park etmiş bir Camaro içinde oturuyor olmak günlük planlarım arasında tercihen bulundurmadığım bir aktiviteydi. Saat, yer ve içinde bulunduğum araba düşünülürse hastanenin önündeki güvenliklerin durup durup benden tarafa bakıyor oluşu şaşılacak bir şey değildi. Bunu, bu gece ikinci kez yaşıyordum.
Yan koltuğun üzerinde duran, bulmak için üç çiçekçi gezdiğim, abartı bir ambalaj ile sarılı kırmızı kasımpatı buketini kucağıma alıp anahtarı yuvasından çektim. Dışarı çıkıp kapıyı kilitlediğimde bir kolumun kenarına buketi sıkıştırıp diğer elime anahtarı ve telefonu almıştım.
Karşıya geçtiğimde güvenlikte oturan iki adam tarafından dikkatle incelendim. 1.68 boyunda, kolunun kenarında kocaman bir çiçek buketi tutan, topuklu botlarının parıltısı karşı kaldırımdan bile fark edilen, sarışın bir genç kadına dikkatlerini üç dakikadan fazla vermelerine gerek yoktu çünkü tehlike oluşturmuyordum. Yani, en azından, hastane için.
Başımı eğerek ikisine de selam verdiğimde anında karşılık almıştım. Ziyaret saatinin geçtiğini bilmek için deha olmaya gerek yoktu ama işte elimdeki koca buket ile kapıda dikiliyordum ve içeride yakın yakın yakın bir düşmanım vardı. Mümkün değil bu gece onu görmeden uyuyamazdım. Daha diz kapağına öpücükler kondurup uf olmuş, diyecektim.
"Hasta yakını mısınız?" diye sordu kumral olan adam.
"Evet, acile getirildi bir iki saat önce. Kendisini görmem lazım, sabah uçağım var Oslo'ya. Aylarca dönmeyeceğim, görmeden gitmek içime sinmedi sonuçta ölümlü dünya."
Gülümsemem yüzümde asılı kaldığında adam geçmem için işaret etti. "Danışmadan bilgi alırsınız."
"Çok teşekkür ederim," dedim samimi bir tavırla.
İçeri girdiğimde adımlarımı doğrudan hastanenin asansörlerine yönlendirmiştim. Düğmeye basmak üzereydim ki beni durdurmak için seslenen sesi duydum.
"Hanımefendi," dedi, saçları sıkı sıkıya toplanmış, resmi giyimli genç bir kadın bana doğru yaklaşırken. "Ziyaret saati çoktan geçti, üzgünüm."
Gülümserken tamamen ona doğru dönmüş ve kucağımdaki büyük büyük büyük buketin duruşunu düzeltmiştim. Kadının sınırları aşmayı ve kuralları çiğnemeyi sevmem bakışları üzerimdeydi.
"Oh," dedim, bir şeyi atlamış olduğumun altını çizmesini istediğim bir şaşkınlıkla. "Yarın çok erken bir saatte uçağım var. Oslo'ya gidiyorum ve..." Dramatik bir nefes veriş. "Ne zaman döneceğim belli değil, gitmeden önce görmem gereken bir hasta var ve onu çok uzun zamandır görmedim. Bu gece de doğum günü, kesinlikle ziyaret etmem gerek, gerçekten çok uzun zamandır görmedim kendisini."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Haziran
Fiction généralePars, Atlas'ın önce ilk aşkı, sonra oyun arkadaşı oldu. Oynadıkları oyunun ipleri ayaklarına dolandı. Biri kaldı diğeri kaçtı. Çok zaman sonra kapı yeniden çaldı, postacı kapıya bir kaset bıraktı. Kasette Atlas'ın abisinin, Aras'ın katilinin sesi va...