Bölüm 12 • Saklı Gerçek Çıkmazı

20.2K 2.2K 1K
                                    


Holaaaaa,

Beni twitterdan takip edenlerin bildiği üzere yazılırken bir hayli zorlayan bir bölüm oldu. Bu sebeple lütfen kısa demeyin, kısa diyene sarılıp ağlarım çünkü.

Gelecek bölüm herkesin beklediğini söylediği geçmiş bölümü, evet evet özel bölüm kendisi.

Bölümde yazım hataları bulursanız lütfen ciddiye almayın ve devam edin, kafamı topladığımda onları da toplayacağım.

Şimdilik hoşça kalıyorsunuz ve kendinizi öpüyorsunuz, evet kendinizi.

İrem Pelin xx

🩸

Motosiklet yarışlarının asıl eğlenceli kısmı, bittikten sonra başlayan partiymiş. Bunu Onat, en az benim kadar ortama uyumsuz olduğunu belli eden bir tavırla söylemişti. Arif'in mekanı dedikleri yer ise 60'lı yaşlarında, motosiklet tutkusunu tarzına sonuna kadar yansıtan, sert görünümlü ama herkese fazlasıyla babacan davranan bir adama aitti. Yine Onat'tan öğrendiğimde göre Arif Turgutlu eskiden çok tanınmış milli bir motosiklet yarışçısıydı. 95 yılında yakın bir arkadaşıyla motosiklet yarışlarına yeni bir yön vermiş ama bahsi geçen o arkadaş ile fikir ayrılıkları yaşadığı için sokağa, amatör yarışlara geri dönmüştü. Pars ve Erdinç'in bu gece yaptıkları yarış ise amatör yarışların dışında kalan bir karşılaşmaydı. Tam da bu sebeple Arif Bey, onun barına geldiğimizden beri karşısına aldığı iki koca adama nasihat veriyordu.

Arif'in mekanı dedikleri yer, eski bir bardı. Bana Meksika'daki barları hatırlatmıştı. Bu sebeple olacak ki içeri girdiğimizden beri sıcak havayı daha yoğun hissediyordum. Konsept olarak benzemesinin yanında, insan yoğunluğunun tutkulu sıcaklığı ilk andan etkisi altına alan türdendi.

Barın üzerimde yarattığı etkiden olsa gerek söylediğim ikinci tekilayı önüme bırakan kızıl saçlı kadına gülümseyerek tek seferde içtim. Kızıl saçlı kadın, 30'larını bitirmiş, 40'larını da yarılamak üzere görünüyordu. Üzerinde giydiği siyah büstiyerin göğüslerini olduğundan daha dolgun göstermesi ve saçlarının dağınık haliyle ahenk sallayan halka küpeleri, motosiklet tutkunlarına inat kendi tarzını koruduğunu gösteriyordu.

"O bardağa fal bakamam," dedi, ellerini tam karşımda, tezgahın iki yanına yasladığında.

Fal?

"Sen de," dedi, erken yaşlarda dönemin modasına uyarak incelttiğinden geri dönüşü olmayan kavisli kaşını kaldırdığında. "Yüzümden fal bakamazsın."

Başımı öne eğerek güldüğümde önümdeki boş bardağı yeniden doldurdu.

"Birini tanıdığın için buradasın," dedi, doldurduğu bardağı tek dikişte içtiğimde. "Oturduğun yere eğretisin ve..." Bir kere daha doldurdu bardağı. "Parmağında bir ip tutuyorsun, çekip çekmemek konusunda kararsızsın."

"Bu bardağa da fal bakabiliyormuşsun," dedim ve doldurduğu son bardağın içindeki içkiyi de mideme indirdim.

Büyük bordo taşlı yüzü ile kaplı işaret parmağından gözlerimi çekip gözlerine baktığımda gülümsedi.

"Arif Abi'nin mekanına gelen herkesi öyle ya da böyle tanırım, seni daha önce hiç görmedim."

"Motosiklet sporları pek bana göre değil, diyelim," dediğim başını yavaş yavaş salladı.

"Suzan," dedi hemen yanımdan bir ses.

İklim'di.

Yanımdaki tabureye oturduğunda masaya doğru hafifçe eğildi.

Kırmızı HaziranHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin