Üç çift göz bana döndüğünde benim odağımda ıslak toprak rengi olanlar vardı. Pars orada olduğumu yeni fark etmiş gibi, sanki konuşmadan dursam varlığımdan haberdar olmayacakmış gibi gözlerini kısarak bana baktığında oturduğum yerde yan dönerek görüş açımı genişlettim.
"Bunu konuşmaya bile gerek yok," dedi ve yerinden kalktı.
Bar tezgahının üzerinde duran telefonu alıp buz mavisi kotunun cebine yerleştirdi. Motorun anahtarını da eline aldığında bakışlarını Onat'a çevirdi. "Ben çıkıyorum."
İklim'in üzerimdeki bakışları Pars'a çevrildi. "Eve mi gideceksin?"
Pars ona göz kırpmakla yetinmiş hemen ardından elini omzuna koyarak konuşmayı kapatmıştı. Demek ki eve gitmiyordu. Yanımdan geçmek üzereyken yana doğru bir adım attım ve hemen karşısında durdum.
"Ben yaparım," dedim, biraz önceki gibi bastırarak.
"Hayır."
"Neden? Altından kalkamayacağımı mı düşünüyorsun?"
Anahtarı tutan elini kaldırdı ve başparmağı ile çenesinin altını kaşırken gözlerime söze dökmeden itirazını anlamam için sabırla bekleyen bir ifade ile baktı. Erdinç Soyadını-Keşke-Bilsem'e bu kadar yaklaşmışken vazgeçemezdim. Kusura bakmayacaktı artık.
"Ne?" dedim, gözlerindeki ifadeyi dağıtmak için kaşlarımı kaldırdığımda. "Dikkatini dağıtamayacağıma inanıyor olamazsın?"
Alayla güldüğünde başını iki yana sallamıştı. Beni bu işten uzak tutmak istiyordu. Beni muhtemelen bütün işlerinden uzak tutmak istiyordu ama işte buradaydık, karşı karşıya.
İki düşman gibi...
Eski Pars, düşman mı oldu Atlas, diye sordu Aras.
Bilmiyorum, dedim. Eski Pars'tan artık ancak düşman olabilir.
Bahsi geçen eski Pars bir adım daha atmaya yeltendiğinde geçmesine izin verdim. Çünkü belli ki bunu bu mekanda halledemeyecektik. Kapıdan çıktığında tezgahın üzerinde çantayı aldım ve arkasından ilerledim. Beni fark etmiş ama ne yavaşlamış ne de bir şey demişti. Girişteki adamlara selam vermiş ve benim aksime, yolun NOX'un olduğu tarafına bıraktığı motoruna binmişti.
Karşı yola geçtiğim sırada gazlamış olmasının bir önemi yoktu, iyi iz sürerdim.
Arabaya bindiğimde gittiği yere doğru sürdüm. Görüş alanımda değildi ama gittiği tarafı net görmüştüm. Yarın akşamın planını öğrenip direkt oraya da gidebilirdim ama bu gecenin adrenalini yüksekti, hız kesmek istemiyordum.
Pars gecenin bir yarısı takip etmemen gereken biri Atlas, dedi Aras.
Ayağım gaza daha sert basarken bakışlarımı camdan gökyüzüne yönelttim.
"Pars gecenin bir yarısı ansızın öldürmem gereken biri."
Aras'ın gülüşünü duyduğumda, gözümü gökyüzünden çekmeden önce ifademi dağıtmak için başımı iki yana salladım.
Önümdeki arabalar seyrekleştiğinde nihayet siyah Harley-Davidson görüş alanıma girmişti. Takip mesafemi korumaya özen gösterirken gözlerimi de ondan ayırmıyordum. Evine giden yolda değildi ki zaten sorulduğunda geçiştirmesinden bu belliydi. Hakan Pars'ın evine giden yolda da değildi ki zaten bu pek olası değildi. Belki de kendi mekanından sıkılmıştı, bodrum kattaki izbe yer için de artık fazla yaşlı kalıyordu, sonuçta 29 olmuştu, içmek için başka bir yer arayışında olabilirdi. Bu kadar uğraştan sonra bana da bir cin tonik ısmarlardı artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Haziran
Fiction généralePars, Atlas'ın önce ilk aşkı, sonra oyun arkadaşı oldu. Oynadıkları oyunun ipleri ayaklarına dolandı. Biri kaldı diğeri kaçtı. Çok zaman sonra kapı yeniden çaldı, postacı kapıya bir kaset bıraktı. Kasette Atlas'ın abisinin, Aras'ın katilinin sesi va...