Bölüm 59 • Süresiz Günlerin Karanlığı

6K 550 350
                                    

Pars'ın arabasının Taşkıranlara ait bir evin bahçesinden ayrılışını izlerken hissettiğim tek şey kabullenişti. Pars gidiyordu ve bu sadece eylemsel değildi. Pars kabul etmişti. Adının ne olduğu önemsiz olan yok oluşu kabul etmişti.

Kan kırmızı araba bahçeden içeri girdi ve birkaç metre uzağımda durdu. Murat ön kapıdan çıktığında kaşlarım havalandı. Cesaretine hayran kalmıştım. Göktuğ kapıyı açmış, arabadan dışarı tam çıkmadan kapının üzerine doğrularak Murat'a bakmıştı.

"Araba lazımsa git bununla," dediğinde Murat anlamayan gözlerle Göktuğ'un suratına baktı.

Aklından geçenler barizdi. Zorla tuttuğu çocuğun neden ona arabasını teklif ettiğini çözemiyordu. Göktuğ ile tanışan herkesin ilk anda hissettiğini hissediyor ve garipsiyordu.

Murat'ın bakışları bana ulaştı. Bu kez aklından geçenleri tahmin etmek güçtü. Ne düşünüyordu? Pars'ı çok seven herkes gibi benden nefret mi ediyordu? Onat'ın davetteki tavrı nasıl da keskindi. Tanıdığım en mantıklı insanın gözünde dahi suçluydum. Benimle konuşsa muhtemelen benzer cümleleri Murat da sıralardı. Onların gözünde Pars'ı yerle bir etmiş biriydim ve durmaya niyetim yoktu.

Murat'ın adımları kan kırmızı arabanın yanından ayrıldığında ve bakışlarını bir kez daha bize çevirmediğinde yürüyüşü hızlandı. Büyük kapıya doğru ilerliyordu. O kapı Pars'a yanında ben olduğum için, Murat'a da yanında Göktuğ olduğu için açılmıştı. İkimiz bahçe sınırları içindeyken Murat'ı almak için gelecek herhangi bir araba içeri giremezdi. Murat'ın girişe yürümesi ise fazla uzun sürerdi.

Gözlerimi etrafta gezdirdiğim ilk an Dağhan'ın en güvendiği adamlarından biri olan Özkan'a elimi kaldırarak yanıma gelmesini işaret ettim. Dağhan'ın özel asker eğitiminden geçen adam çevik adımlarla yanıma ulaştığında Murat'ı işaret ettim ve "Gideceği yere bıraksınlar," dedim.

Özkan'ın bakışları kısa bir an gösterdiğim yere değdi, çok oyalanmadan bana döndüğünde başını öne doğru eğerek isteğimi onayladı. Yanımdan ayrılmadan hemen önce kolundaki dijital saatin telsizinden ekibine bilgi geçmişti.

Özkan, açık otoparka doğru ilerlediğinde Göktuğ yanıma geldi.

"Kıyamadın mı?"

"Arabasını teklif eden ben değilim."

Göktuğ omuz silkti. "Kibardı."

Kolunu omzuma attığında gözlerini kısarak evin girişine baktı.

"Sence abim ne kadar kızmıştır?"

Başımı bilmiyorum dercesine iki yana salladım.

"Yarış neyse de kapanış hoşuna gitmeyecek."

Aslında yanılıyordu, yarış da hoşuna gitmeyecekti. Bir şey söylemedim. Dudaklarımı aralasam da konuşamayacak gibi hissediyordum. Midem düğümleniyordu. Aklımı ve odağımı anda tutmaya çalışıyordum ama olmuyordu.

Pars gitmişti.

Teoride sıradan pratikte aklımın iplerini kaçırmama neden olacak bir şeydi yaşanan. Pars beni bu eve bırakmış ve gitmişti. Çok değil, bundan iki yıl önce biri karşıma geçip Pars seni kendi evinden alıp Görkem'in evine bırakacak ve orada kalmanı kabullenecek deseydi hayal gücünü tebrik ederdim.

Benim hayal gücümü kim tebrik edecekti?

Göktuğ adımlarını hızlandırdı ve beş basamaktan oluşan girişi aşarak kapıya ulaştı. Kapının önünde normalden daha fazla koruma vardı. Siyah giyen tek kulaklıklı adamlar Dağhan'ın ekibinin kalanı gibi fazla profesyonel ve aşılmaz görünüyordu.

Kırmızı HaziranHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin