Bölüm 49 • Kralın İz Düşümü

11.6K 1.1K 621
                                    




💋❤

"Pars," dedim salona girdiğimde.

Pia ayaklarıma dolanarak beni karşılamıştı ama Pars yoktu. Mutfağa gittiğini düşünerek ince zincire uzanıp çantayı boynumdan çıkardım. Sandık tasarımındaki sehpanın üzerine oturup ayakkabıların iplerini çözdüm. İki bileğim de serbest kaldığında ayakkabıları ayaklarımdan çıkarıp kenara bıraktım.

Pars bir şişe rom ile geri döndüğünde elindeki bardakları oturduğum sehpaya bırakmış ve şişeyi açmıştı.

"Ben içmem," dedim. "Çaydı şaraptı, midem birbirine girdi."

"İçmez misin?" dedi alayla. "Kutlama yapmak istersin sanmıştım?"

Alaylı kelimelerine bulanan bariz öfkeyi görmezden gelerek çıplak ayaklarımı yere basarak serinledim. Pars bardakların birini doldurmuş beklemeden içmiş ve yenisini doldurarak geriye doğru ilerleyip koltuğa oturmuştu. Bir dizine elindeki bardağı sabitlemiş, diğerini bükerek ayağını sehpanın üzerine yaslamıştı. Gözlerini üzerime diktiğinde gülümsemiştim ama belli ki bu hiç işe yaramayacaktı.

Olabilecek en mantıklı bahaneyi zihnimde aramış, merdivenlere birkaç adım yaklaşmış ama asla gözlerimi gözlerinden ayırmamıştım.

"Ben bir duş alayım, puro kokusu saçlarıma sindi."

Yüzüme doğrudan bakmaya devam ettiğinde bahanemi güçlendirmek için yüzümü buruşturup "İğrenç," diye ekledim.

Kaşları havalanmış ama tek kelime etmemişti. Sorgulayan bakışları üzerimdeyken göğsümü dolduran bir nefes alıp omuzlarımı indirdim. Sanırım pes etmek en iyisiydi.

"Aay iyi tamam."

Mutfağa yöneldiğim sırada üzerimde olan bakışlarına dönerek ellerime havaya kaldırdım. "Su alacağım."

Mutfağa girip doğrudan buzdolabına ilerledim. Rafların birini tamamen dolduran su şişelerinden birini alıp kapağını açıp direkt başıma diktim. Suyun kapağını kapatıp kolumla belim arasına sıktırıp dolabın içine doğru eğildim. Yiyecek bir şeyler arıyordum ama canım belli bir şey istemediğinden kararsız kalmıştım. Dolabın kapağının açık kaldığını bildiren sesine aldırmadan içine bakmaya devam ederken içeri Pars girmişti.

"Portal arıyorsan, serin yerde saklayın uyarısı içermiyor o."

Doğrulmadan Pars'a dönmüş ve yaptığı espriye yüzümü buruşturmuştum.

"Karnım acıktı ama canımın istediği bir şey yok."

"Neden?" dedi, ada tezgaha yaslanıp kollarını göğsünde bağladığında. "Görkem sevgili üyelerine ziyafet hazırlatmamış mı?"

Doğrulup dolabın kapağını ayağımla ittim. Ona döndüğümde kaşlarını kaldırmış  ve yargılarcasına bana bakıyordu. Kindar biriydi. Yani, tamam, sinirinin üzerinden yeterli zaman geçmemişti ama ne vardı birkaç saat erteleseydi. Karnım açtı burada.

"Izgara peynir," dedim, başıma altında oturduğum ağaçtan elma düşmüş gibi bir aydınlanmayla. "Bana ızgara peynir yapar mısın?"

Büktüğü dudaklarından minik bir itiraz nidası çıktığı an ona doğru yaklaştım. Tam karşısında durduğumda parmak uçlarımda yükselip kollarımı boynuna sarmıştım.

Duruşunu asla bozmamış ve bana üstten üstten üstten bakmıştı.

"Lütfen," dedim son sesliyi uzattıkça uzatarak.

İkna olmaya biraz bile yakın değildi. Kirpiklerimi kırpıştırırken başımı yana eğdim "Ama karnım acıktı, hiç enerjim yok ki nasıl kavga edeceğiz?"

Kırmızı HaziranHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin