Bölüm 38 • Gözlerinde Ölüm Sessizliği

20.6K 1.8K 2.1K
                                    


Bir el göz kapaklarımın üzerine örtülmüş, açılmamaları için onlara ağırlık yapıyordu sanki. Pelteye dönen bedenim yumuşak bir zeminin üzerindeyken etrafımda konuşma sesleri duyuyordum. Zihnim gerilerde bir yerde ayılmak için çırpınıyor ama bedenim bunu reddediyordu.

"Şok geçiriyor," dedi, Onat. "Normal uyanmaması."

Bir el önce boynumda, sonra bileğimde durdu. Göz kapaklarımı açıp kapattığında bunu bir çağrı gibi kabul etmişti bedenim. İçerden gelen arzuya dışardan bir elin yardımı...

"Böyle olmayacak," dedi, Pars. "Hastaneye gidiyoruz."

Beni kaldırmak üzere kucaklamıştı. "Bu sabah biraz riskli olabilir. Anlattıklarına bakılırsa sen neyse de Atlas bir cinayete şahit oldu. Eğer biri fark eder ve bildirirse."

Pars sıkıntıyla nefes verdi. "Böyle durup kendine gelmesini bekleyemem."

"Annenin doktorunu arasan, geçen sefer de o birini yollamıştı kontrol için."

"Olmaz," dedi Pars. "Her şeyi babama rapor ediyor. Çoktan haberi vardır olanlardan da bir ihtimal habersizce bir süre öyle kalması yararımıza."

Kısa bir sessizlik olmuştu. Dizlerimi kendime çekmek ve doğrulmak istiyordum. Önce göz kapaklarımın üzerindeki yükü kaldırmam ve kirpiklerimi aralamam gerekiyordu ama içerden, çok içerden bir yanım sanki uyanmak istemiyordu.

Konuşmalar uzaklaşmıştı, yanımdan gittiklerini anlamıştım. Doğrulmak ve yattığım yerden kalkmak için iyi bir zamandı. Ellerimi koltuğa bastırmış ama kendimi itecek gücü bulamamıştı. Biraz daha direndim. Omuzlarıma tüm gücümü verdim ama hayır, henüz kirpiklerimi oynatamıyorken daha fazlasını beklemek manasızdı.

"Kendiliğinden ayılmasını beklesek..."

Onat'ın Pars'ı sakinleştirmeye çalıştığı çok netti. Sesinde özellikle yumuşak tutmak istediğini belli eden bir yan vardı. Boynuma değen soğuk bez ile irkildim. Aynı his bileklerime de uzanmıştı.

"Hazal'ı arasana," dedi Pars.

"Burada mı ki o," demişti Onat. Sesinde bu kez şaşkınlık vardı. Pars'ın isteği onu şaşırtmış olmalıydı. "Paris'te değil miydi?"

"Nereyse nerede, bir söylesin ne yapabiliriz."

"Tamam..." dedi Onat, hiç de tamam olmayan bir sesle. "Arayayım."

Bir süre ikisi de konuşmamıştı. Pars'ın sıcak sıcak sıcak elleri, soğuk soğuk soğuk suya batırılmış bez ile beni ayıltmak için uğraşmaya devam ediyordu. Kendimi bir kere daha zorladım. Uğultulu zihnimin berraklaşmasını geçmiştim, kirpiklerimi aralayabilseydim yeterdi.

"Hazal selam, rahatsız ediyorum ama müsait miyd-"

"Hazal!" dedi Pars. Telefonu Onat'ın elinden almış olmalıydı.

"Sinir krizi geçirdi," dedi. "Buzlu suyu boynuna bileklerine uyguluyorum. Ayılmıyor."

Pars telefonu hoparlöre almış olmalıydı çünkü soğuk bez hala boyumda tutuluyordu.

"Kriz anından önce tetikleyen bir şey yaşandı mı?"

"Evet," diye cevapladı Pars telefondaki kadını.

"Kasılma var mı? Kollarında, ellerinde, bacaklarında?"

"Hayır," dedi Pars. Yine de ellerimi ellerinin arasına alıp kontrol etti. "Yok. Baygın şu an, refleks tekmesi, kasılma ya da ağlayarak uyanma yaşanmadı."

Kırmızı HaziranHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin