Bölüm 50 • Akdeniz'de Bir Yaz

12K 1.1K 545
                                    

Holaaa,

Kırmızı Haziran 2 yaşında! Ve... Pars iyi ki doğdu!

Siz de iyi ki varsınız <3

Ve ve ve... İlk kısmın final bölümü karşınızda!

Bu gece, 12'den hemen önce, ikinci kısmın ilk bölümünden çok çok çok önemli bir sahne paylaşacağım.

İkinci kısma geçmeden önce üç ara bölüm gelecek ve hemen sonra ikinci kısma (ikinci kitap da diyebiliriz) bağlanacağız. 

12'den önce görüşmek üzere...

Kendinize çok iyi bakıyor ve kendinizi öpüyorsunuz.

İrem Pelin xx

🩸

26 Ağustos 2020, İbiza

"Aynı yolu dokuzuncu kez dönüyoruz," dedim José'ye. "Adresin doğru olduğundan emin misin?"

"Dur," dedi sadece, gözleri elindeki telefondan haritayı incelerken. "Sağa döneceğiz."

"Beş kez döndük," diye homurdandım. Duvara yaklaştığımızda köşesini işaret ettim "Bak buradaki hasar ilk geçtiğimizde daha küçüktü, üzerinden o kadar çok zaman geçti ki büyüdü."

José beni dikkate almamış, gözlerini de haritadan ayırmamıştı. Koltuğunun altındaki sunum çantasını düzeltmiş ve kaşlarını çatarak binalara bakmıştı.

Uygulama için İbiza'ya açacağı ofisin iç mimarı ile görüşecekti. Kadının gönderdiği adresi neredeyse yarım saattir arıyorduk ve tek uygun zamanı sabah 8 ile 9 arasında olduğundan erkenden evden çıkmak zorunda kalmıştık. Ve çok sıcaktı. Bu İbiza için yeni bir bilgi olmasa da çok sıcaktı. Bugün kesinlikle dünden daha sıcaktı ve dün de ondan önceki günden daha sıcaktı... Elimi saçlarıma atıp ensemden uzaklaştırdım.

José'nin eli kafa karışıklığı ile geçen hafta pembeye boyadığımız, üç numara kesilmiş saçlarına gitti, bir gözünü kıstı ve altında durduğumuz binanın üst katlarına baktı.

"Burası."

"Beş kez önünden geçtik," dedim.

"Atlas!" dedi, dramatik bir tonla.

Hemen sonra meditasyon tekniği ile kendini sakinleştiriyormuş gibi yüksek sesle nefes alıp gözlerini kapattı. Sakinleştiğine ikna olunca tekrar bana baktı.

"Senin sevdiğin dondurmacıdan açtılar iki alt sokağa. Git oradan dondurma al, örnekleri bırakıp gelirim."

"İyi," dedim.

Benim de işime gelirdi. Sabah sabah güneşin altında gezdiriyordu bizi. Bu sıcakta aynı yolu bir kez daha yürümektense dondurma almaya gidebilirdim, makul bir anlaşmaydı.

"Sana hangisinden alayım?"

"Alma," dedi, huysuzlukla. "Ben gelince alırım."

Asık suratına dayanamadığım için yanına yaklaşıp yanaklarını sıktım. "Hemen de surat asarmış..."

"Git hadi," diyerek savuşturdu beni. "Auramın rengini söndürdün."

İtiraz içeren birkaç cümle edecektim ki sonuçsuz bir çaba olacağını anlayıp vazgeçtim. José'yi önünden beş kez geçtiğimiz binanın karşısında bırakıp dondurmacıya yöneldim. Bir yandan da telefondan tam sokağına bakıyordum. Bir alt sokağa indikten sonra sahile doğru yürüdüm ve işte buradaydı.

Kırmızı HaziranHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin