Bölüm 46 • Sisli Sınır Noktası

15K 1K 652
                                    

Holaaa,

Verdiğim saatlere itibar etmeyiniz ya artık bu nasıl bir rötar. Bölümün uzunluğu sebebiyle buna anlayış gösterirsiniz diye umuyorum. Bir kişi, bakın tek bir kişi bölüm burada mı bitti derse kendimi yere atıp ağlarım.

Hikayenin Instagram hesabını (kirmizihaziran) takip ediniz lütfen, sonra bu böyle miydi, şu şöyle miydi diye soruyorsunuz. Bir de sürekli playlist soruyorsunuz ama profilimdeki linki görmüyorsunuz, neden?:(

Güzel kısma gelecek olursak, resmi ve geri dönülmez bir biçimde buralar dönmüş bulunuyorum. İş ve kafa yoğunluğu sebebiyle aksayan bölümler, eski düzenine dönecek. Ha diyeceksiniz, eskiden çok mu sık atıyordun? Hayır ama olsun en azından ayda bir de atmıyordum.

Asıl konuya gelecek olursak da, ilk kısım bitiyor. Gerçekten bitiyor. Sonra hooop ikinci kısma geçeceğiz ve HAYIR ARA VERMEYECEĞİM.

İkinci kısmın ilk bölüm tarihini vakti gelince duyuracağım ama hemen kapıda diyebilirim.

Bölümün üzerinden geçecek fırsatım olmadı, hata falan varsa da artık yarın bakacağım pilim bitti.

Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar. Kendinize çok iyi bakıyorsunuz ve kendinizi öpüyorsunuz.

Öpücükler, sevgiler...

İrem Pelin xx

🩸

Locanın kapısının önünde durduğumda odanın içindeki absürt kalabalığa dikkatle baktım. Görkem, beyaz deri koltukların hijyenikliğini sorgularcasına yüzünü buruşturmuştu. Pars ise çoktan onun tam karşısındaki koltuğa oturmuş, hatta yayılmıştı. İklim, Pars'ın hemen yanında yerini almış ama ayakta durmayı tercih etmişti. Görkem beyaz deri koltuğun ucuna oturduğunda Bade yanına oturmuş ve biraz sonra kopacak fırtınada savrulmamak için ortamı analiz etmeye başlamıştı. Göktuğ ise kapının girişinde, benim birkaç adım ötemde duruyordu.

İlk cümleyi kim söyleyecek gerginliği sürerken biri kapının önünden çekilmem için "Pardon," dedi.

Benim yaşlarımda, sarışın kadın elinde içki kovası ile hemen arkamda duruyordu. Erdinç söylediği gibi içkileri göndermişti. Kadın içeri girip sehpaya kovayı bıraktıktan hemen sonra başka bir garson bardakları getirdi. Erdinç içkilerle sınırlı kalmamış bir de atıştırmalık yollamıştı.

Ateş hattında değilmişiz gibi sehpaya doğru uzandım ve çikolataya batırılıp dondurulmuş çileklerden birini alıp ısırdım.

"Kim başlıyor?"

Karşılıklı oturduklarından, sehpaya yaklaştığımda tam ortalarında kaldığım ikili dönüp bana baktı. Gözlerimi ıslak toprak tonu olanlara çevirdim. Uyarı dolu bakışlarına aldırmadan çileğin kalan kısmını da ağzıma attım.

"Biriniz artık konuşsun. Seyirciler sıkılmaya başladı."

Pars tavrıma değil alışkın olmak, ezbere bildiğinden umursamamıştı bile ama Görkem'in ütüsü bozulmuş olabilirdi. Sınır ihlali sevmediğini söylemesine bile gerek yoktu, keten ceketinin cebindeki desenli ipek mendil bile bunu anlamak için yeterliydi.

Tek dizimi kırıp öne doğru eğildiğimde bir çilek daha aldım. "Kimse başlamıyorsa bu oda için fazla kalabalığız. Üstelik Görkem her an frengi kapacakmış gibi huzursuz görünüyor."

Göktuğ'nun kıkırtısı hemen arkamdan duyulduğunda başımı çevirip omzumun üzerinden ona baktım. Elleri ceplerinde, kapının yanına yaslanmış, gülerken başını beğeniyle sallamıştı.

Kırmızı HaziranHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin