🩸
Üçüncü sigarayı söndürdüğümde şezlongdan kalktım. Dalgın adımlarım havuz kenarına ilerlerken düşüncelerimin arasında elimdeki kırmızı, plastik çakmağı çeviriyordum. Havuzun kenarında durduğumda bakışlarımı mavi fayanslardan yansıyan ışık izlerine diktim. Aklımı saran düşünceler beni korkutmaktan çok uzaktaydı. Ürkmeli, belki de sınırda olduğumu fark ederek bir adım gerilemeliydim. Mantığımın cılız sesi bana aklıma güvenmemi söylüyordu, oysa göğsümde yanıp duran his tam tersini haykırıyordu.
"Atlas..."
Bakışlarım suyun kırıklarındayken adımlarının bana yaklaştığını hissettim. Bahçeye çıktığımda saat 6'ya geliyordu. Kaç dakikadır dışarıda olduğumu bilmiyordum, güneş kendini iyiden iyiye hissettirmiş ve dünyayı aydınlatma görevini yeri getirmek için mesaiye başlamıştı.
"Atlas."
Elimdeki çakmağı çevirmeye devam ederken kısık gözlerim suyun üzerindeydi. Kesik bir nefes aldığımda adımları hemen yanıma ulaşmıştı.
"Atlas!"
Başımı çevirip ona baktığımda yüzümdeki donuk ifadeyi silerek biraz da olsa gün aymış ve ben bunu hissetmişim gibi baktım.
"Günaydın..." dedim, kaygılı yüzüne bakışlarım değerken.
"Dalmışsın..." dedi, onun bakışları da benim yüzüme değiyordu, tek farkla o durum tespiti yapıyordu gözleriyle. "Ne düşünüyordun?"
Yüzüme yayılan gülümseme onu alt etmeye yetmezdi. Bir adım öne gelerek kolumu omzuna yasladım. Parmak uçlarım saçlarına ulaştığında gözlerinin içine baktım.
"Senin uyanıp ne zaman kahvaltı hazırlayacağını."
Yüzündeki kuşkulu ifade silinmemişti. Bir elini yanağıma yasladığında üzerime doğru hafifçe eğilerek beni daha dikkatli süzdü. Dudağımın kenarındaki gülümsemesinin beni ele verdiğini biliyordum. Yine de ucuna biraz daha ekledim ve gülümsemeyi büyüttüm.
"Aklından ne geçiyor?" Bu kez bir öncekinden daha net, daha keskin sormuştu. Bakışları yumuşak ve anlayışlı olsa da sesi dürüst bir cevap istediğini açıkça belli ediyordu.
"Serdar'ı öldürmek."
Kaşlarını anında çatıldığında gülüşümü büyüttüm. Pars bana endişeyle bakıyordu. Küçük bir kahkaha attığımda ona biraz daha yaklaştım.
"Şaka yapıyorum," dedim, omuz silkerek. "Yoksa senin dışında birini öldürmeyi hedeflediğim için kıskandın mı?"
"Atlas?"
Sesindeki sorgulayan ton canımı sıksa da gülümsemeye devam ettim.
"Ciddi değilim..."
Kollarının arasından çıkıp bahçe girişine doğru ilerleyeceğim sırada elleri belimi iki yandan sarıp beni kendine çekti.
Gözlerimin içine sıcak sıcak sıcak bakarken aklımdaki cinayet planlarını yok etmeyi umuyor olmalıydı. Ne yazık ki bu mümkün değildi. İçimdeki öfke çok taze, çok harlı ve çok büyüktü.
Aras'ın katili ölmeden Aras huzur bulmayacaktı, bunu hep biliyordum ve bu yola onu huzura kavuşturmak için çıkmıştım. Elimdeki bilgiler beni yanıltmış ve yolumu uzatmıştı. Aras'ın ruhunu huzura kavuşturmak için önce katilini bulmam gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Haziran
Ficción GeneralPars, Atlas'ın önce ilk aşkı, sonra oyun arkadaşı oldu. Oynadıkları oyunun ipleri ayaklarına dolandı. Biri kaldı diğeri kaçtı. Çok zaman sonra kapı yeniden çaldı, postacı kapıya bir kaset bıraktı. Kasette Atlas'ın abisinin, Aras'ın katilinin sesi va...