🩸
Pars ile birbirimize odakladığımız bakışlarımız salonu dolduran kalabalık için hiçbir anlam ifade etmediğinden herkes kendi işinin başına dönmüştü. Ona doğru yaklaştığımda kolunun altındaki değneği düzeltip duruşunu dikleştirdi.
"Erken ayaklanmışsın," dedim, kaşlarımla dizini işaret ettiğimde.
"Erken harekete geçmişsin," dedi, başıyla biraz önce çıktığım cam ofisi işaret ettiğinde.
Burada ne yaptığımı çok iyi biliyordu. Beni yakından olmasa da uzun zamandır tanıyordu. Çok uzun zamandır... Ona eziyet çektirmek için burada olduğumun, amacımın hayatında iyi giden her şeyi yok etmek olduğunun farkındaydı. Oyunu görüyor ve daveti kabul ediyordu.
"Evet," dedim, başımı kaldırıp etrafı inceleyerek ona biraz daha yaklaştığımda. "İşimin başında olmak istedim, erkenden."
Erkenden, kısmının altını çizdiğimde yanakları daha da gerginleşti ve yüzündeki gülüş büyüdü. Sırıtıyordu, açık açık.
"İşin?" diye sordu Pars, bakışlarını etrafta şöyle bir gezdirdi ve bana döndü. "Sevdin sen bu dövüş işini, dün de çok zevk alıyor gibi görünüyordun."
"Yaa," dedim, zorlukla gülümsediğimde. Neyi ima ettiğinin farkında olduğumu çok net biliyordu. Kaşları havalandığında gülümsemişti. Gözlerinde hatırladığım yaramaz pırıltı yoktu gülüşünde. Hala rahatsız edici derecede sıcak bakıyordu ama parlamıyordu. Belki olan her şey ondan da bir şeyler götürmüştü, belki acımaz ve soğukkanlı katillerin bile eylemlerinin sonuçlarında ödedikleri bir bedel vardı.
"Tam olarak ne zaman zevk alacağım biliyor musun?" diye sordum.
Kaşları havalandı, koltuk altındaki değneğe rağmen bana doğru kusursuz bir adım attı. "Hapsi boyladığımda mı?"
Yüzüme, hangi kartı çektiğini biliyorsun, gülümsemesi yayıldığında ayaklarımı sabit tutarak ona doğru yükseldim. "Parmaklarının arasında ölüm kartını tutuyorsun, Pars."
"Kral düştükten sonra gelen bitiş, ancak dönüşümü doğurur."
Bunu sakin bir kabullenişle söylemişti. Sesinde bilmiş bir tavırdan çok bekleyiş vardı. Ölüm kartı onun elindeyse, atın kenarındaki düşmüş kral kendisini temsil etmeliydi çünkü belli ki metafordaki Azrail beni temsil ediyordu. Gözleri belli belirsiz kısıldığında gülümsememi bozmadan devam ettim.
"Öyleyse, kralın düşüşünün şerefine..."
Yüzüne benimkinin aksine samimi bir gülümseme yayıldı. Gözlerindeki parıltının kayboluşu daha net görülmüştü böylelikle. Pars, içindeki çocuğu yitirmemiş, dedikleri insanlardandı. En azından bir zamanlar öyleydi. Şimdi ise soluk bakıyordu. Yine ıslak toprak tonundaydı, yine yüzümü buruşturmama neden olacak kadar sıcaktı bakışları ama işte o birazdan motorun üstünde ayaklarımın üzerinde duracağım, parıltısını yitirmişti. Yaşlanmış olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Haziran
Narrativa generalePars, Atlas'ın önce ilk aşkı, sonra oyun arkadaşı oldu. Oynadıkları oyunun ipleri ayaklarına dolandı. Biri kaldı diğeri kaçtı. Çok zaman sonra kapı yeniden çaldı, postacı kapıya bir kaset bıraktı. Kasette Atlas'ın abisinin, Aras'ın katilinin sesi va...