Holaaaa,
Bir ufak balkon konuşması yapacağım.
Çıkıyorum, çıktım.
Burayı açtığımda yazmak benim için bir hobi değil, bir hayaldi. Hiçbir zaman gerçekten yazabileceğimi düşünmüyor ama hep çok istiyordum. Bir gün, bir cesaret aklımın köşesinde duran hikayeye çok sevdiğim bir karakteri iliştirdim ve ortaya yarı fanfiction bir şey çıktı. Sonra birçok deneme yaptım, bazıları içime sindi, bazılarından yolun başında vazgeçtim. Öyle ya da böyle bu ana geldim. Yazmak artık benim için ne hobi ne de hayal. Yazmak benim işim. Wattpad değil.
Söylemek istediğim asıl şey ise şu, ben burada bir hizmet vermiyorum. Ve karşılığında hiçbir şey beklemiyorum. Oy vermiyor musunuz, vermeyin. Yorum yazmıyor musunuz, yazmayın. Oy ve yorum hesabı yapmak benim işim değil. Şimdi bu bölüme 0 oy gelsin, haftaya yine yeni bölüm gelecek ve hiçbir şey değişmeyecek. Hiç yorum gelmesin, yine bölüm gelecek. Hep söylüyorum, hep de söyleyeceğim. Kimse için yazmıyorum. Kendim için yazıyorum. Ben bu hayalleri, bu kurguları hep kendim için kurdum. Evet, okuduğunda ve fikrini belirttiğinde çok çok çok mutlu olduğum insanlar var. Onlar zaten beni tanıyor, kelimelerle bağımı biliyor, onlar zaten bu yazdıklarımı okumadan önce de benim fikrimin ne olduğundan haberdarlardı. Onlara binlerce öpücük. Burada paylaşmıyor olsam onlara mailden yollar Whatsapp'tan gönderir yine fikirlerini alır ve yazmaya devam ederdim.
Sizi buraya, benim yazdığım kelimelerin yakınına ne getirdi bilmiyorum ama canımın içi Ekin Göksoy için çok kullandığım ve içinde çoğu zaman kendimi bulduğum bir cümle var. Aslında bir kitap adı. Sana gül bahçesi vadetmedim. Kimseye etmedim.
İstemiyorsanız, devamının geleceğinden şüphe duyuyorsanız, burada kendi taleplerinizin karşılanacağına dair bir umudunuz varsa lütfen okumaya devam etmeyin. İçinde milyonlarca hikaye olan bir yerdeyiz, eminim istediklerinizin karşılanacağı bir yer bulursunuz. O yer burası değil.Sevgiler ve öpücüklerle...
İrem Pelin xx
🩸
Pars onaylayan bir ifadeyle başını sallamış ve hemen sonra cam ofisten çıkmıştı. Gidip evi kontrol etmem gerekiyordu, daha önemlisi ise arabanın hemen arka koltuğunda duran dosyaydı. Bir boş an bularak ona bakmalıydım. Tabii bunu Pars etrafta yokken yapmam gerekiyordu.
Hazır Kerem de buradayken, Pars'ı delirtmek için akşamı beklememe gerek yoktu.
"Hazırlıklı geldin diye umuyorum?" dedim, Kerem'e döndüğümde.
Gözlerini kısmış, biraz önce onu geri püskürttüğüm için surat asan bir ifadeyle bakmıştı. Bazı şeyleri fazla uzatıyordu.
"Hazırlıklı derken?" diye sordu. Bir de geç anlıyordu. Şimdiden yorulmuştum oysa amacım Pars'ı yormaktı.
"Ringe çıkmak için. Bugün Pars ile çalışacaksınız ya, ondan soruyorum."
"Pars benimle çalışmıyor Atlas, bence bu gerçeği kabullen."
"Sen düşünme bunları, hazırlan."
Kerem ona söylediğim cümlenin anlamsızlığı içinde bir anlam aramaya çalışıyordu. Bulamayacaktı. O ne öğrenecekse Pars'tan öğrenmek istiyordu, ben de Pars'ı deli etmek. Yani aramızda küçük bir win win durumu vardı.
NOX bugün kesinlikle olması gerektiği gibiydi. Her yerde kaslı kaslı kaslı insanlar vardı ve her biri yakın zamanda ilk çağa geri dönecekmişiz gibi azimle çalışıyordu. Çabalarına sağlıktı elbette ama teknoloji çağında kimsenin bu kadar kas gücüne ihtiyacı yoktu. Üstelik bu denli vahşi olmayı gerektirecek bir şey de yoktu. Hep Pars yoldan çıkarıyordu bunları, etrafta yırtıcı yırtıcı yırtıcı gezdiğinden insanlar etkileniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Haziran
General FictionPars, Atlas'ın önce ilk aşkı, sonra oyun arkadaşı oldu. Oynadıkları oyunun ipleri ayaklarına dolandı. Biri kaldı diğeri kaçtı. Çok zaman sonra kapı yeniden çaldı, postacı kapıya bir kaset bıraktı. Kasette Atlas'ın abisinin, Aras'ın katilinin sesi va...