13 Haziran 2022, İstanbul
Minik fısıltıların yarattığı uğultuyu bölen gürültü, bahçeye izinsiz giren motosikletin eseriydi. Şaşkın gözler üzerimden hızla çekilerek, yeni kaynağın yarattığı karmaşaya selam durdular.
Uğultu büyüdü büyüdü büyüdü nidalara dönüştü.
Bir çift ıslak toprak rengi beni bir çırpıda buldu. Göğsüm kaburgama batan nefeslerle doldu. Ellerim boşluğa uzanmamak için iki yanımda sımsıkı durdu. Yüzümdeki gülümseme kayıp düşmeden önce etrafa savruldu.
Gözleri gözlerime kaybedip de bulmuşçasına bir mucizeyi kutsayarak baktı.
Mucize sandığı kıyametti.
Çok değil, birkaç dakikaya koptu kopacaktı.
Motoru olduğu yerde, yarattığı karmaşanın ortasında bıraktı ve adımları aramızdaki uçurumu aşarcasına bana ulaştı. Eli elime uzandı ve sıkıca tuttu. Beni, düşman kıyısından çekmiş olmanın verdiği netlikle yarattığı karmaşanın ortasına doğru yeniden adımladı.
Adımlarım ona eşlik ederken kimsenin müdahale etmesini istemediğimden boştaki elimi havaya kaldırıp beklemelerini işaret ettim.
Motora uzanacağı sırada adımlarımı hızlandırıp öne geçtim. Adımları adımlarımı takip etti.
Aklındaki soruları duyamazsam da çarkların sesini hissedebiliyordum. Cevaplar kayıptı, arayıp bulmayacağı bir yerden denize bırakmıştım cevapları. Dilerse ona hazırladığım yeni sorular vardı ellerimde, ellerine bırakabilirdim.
Mahzene inen merdivenlerin önüne geldiğimizde elimi tutup durmam için çekti.
"Atlas!"
Adım göğsünden taşmış, sırtıma çarpmış ve aramızdaki boşluğa dağılmıştı. Sesinden geçen duyguları sayamamıştım. Özlem mi titretmişti sesini yoksa o korkunç geceden sonra beni karşısında sapasağlam görebiliyor olmanın şaşkınlığı mı emin değildim.
Durmadım, beklemedim, soluklanmadım. Sadece yürüdüm. Mahzene inen merdivenleri tamamladığımda bir kez daha, bu kez sorgularcasına "Atlas," dedi.
Sesindeki acı ile duraksadım, göğsümü güçlü bir nefesle doldurdum ve ona döndüm.
Gözleri gözlerime sancıyla, üzerimize devrilen dünyanın altında kaldığımızı haykırırcasına bakıyordu. Özlem de vardı o bakışlarda, şaşkınlık da...
Aradığını bulmuş, bulduğuna sevinmiş ama yine de kaybettiğine kahroluyormuş gibi bakan gözleri gözlerimden çekildiğinde korkuyla üzerimde gezindi. Aklından çıkanı şimdi hatırlamıştı. Tek parça olduğumdan emin olduğunda "Gidelim," dedi. "Hadi! Durmayalım burada, gidelim, evde konuşuruz."
Ev... Eski bir şarkıdan kalma, unutulmuş bir yer.
Yanıma yaklaştı, ellerini yüzüme uzattı ve yakalarımı avuçlarına aldı. "Atlas..." dedi, sanki adım dışında ne dese yetersiz kalacakmış gibi. "Buradasın," dedi, titreyen sesiyle. "Buldum seni."
Bulamamıştı. Öyle iyi saklanmıştım ki beni asla bulamamıştı. Ta ki ben ortaya çıkana kadar...
Beni bulmuş gibi, daha kötüsü bir daha asla bırakmayacak gibi sarıldığında kollarımı beline dolamadan öylece durdum kollarının arasında. O bana beni kollarından bir daha asla alamazlarmış gibi sarıldığında nefesimi tuttum.
Yüzünü boynuma yasladı ve kokumu içine çekercesine nefes aldığında gözlerimi daha sıkı yumdum.
"Hadi gidelim," dedi bir kez daha. Biraz uzaklaştı ve elleri yeniden yüzüme uzanmıştı. "Hadi gel..."
Gözlerine birkaç saniye daha baktım.
Dudaklarım aralandı, kelimeler zihnimde etrafa saçıldı, hiçbiri dilimin ucuna ulaşamadı.
"Gidelim," dedi bir kez daha. "Ne oldu, buraya nasıl geldin, neredeydin... Hepsini konuşacağız ama önce şu lanet yerden bir çıkalım."
Elimi tutup beni mahzenin çıkışına doğru çektiğinde olduğum yerde kıpırdamadan durdum.
"Pars..."
"Söyle," dedi bana yaklaştığında. "Söyle bir tanem."
"Seninle gelemem."
Duraksadı. Önce anlamaya çalıştı, sonra anladığını reddetti, hemen sonra gözleri kısıldı.
"Atlas ne oluyor?"
Göğsümü bir kez daha güçlü bir nefesle doldurdum.
"Böyle öğrenmeni istemezdim. Bugün değil en azından. Yani, doğum gün-"
"Atlas! Çıldırtma beni, ne oluyor?"
Sol elimi kaldırdım ve yüzük parmağımdaki büyük parıltıyı görmesini bekledim.
Gözleri ilk başta öylece elimde durmuş, bir süre anlamlandırmak için beklemiş, en sonunda ise kısılmıştı.
"Pars ben evlendim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Haziran
General FictionPars, Atlas'ın önce ilk aşkı, sonra oyun arkadaşı oldu. Oynadıkları oyunun ipleri ayaklarına dolandı. Biri kaldı diğeri kaçtı. Çok zaman sonra kapı yeniden çaldı, postacı kapıya bir kaset bıraktı. Kasette Atlas'ın abisinin, Aras'ın katilinin sesi va...