Bölüm 56 • Tanıdık Bir Yabancı

4.7K 476 207
                                    


"Başlamadan önce. Uzun zamandır boş kalan bir koltuk doldu bu gece. Atlas Taşkıran aramızda..."

Gülümsediğinde hissettiğim tek şey ürpertiydi. Tüm vücudum soğuk bir esintiyle ürperdiğinde gözlerimi gözlerinde güçlükte tuttum çünkü biliyordum karşımdaki artık oyun arkadaşım değil, rakibimdi.

Ellerimin arasındaki beyaz kumaş peçeteyi iki ucundan sıkarken Pars'ın gözlerinden bakışlarımı çekemedim. Gözlerini gözlerimden ayırmadan önünde duran kadehi tuttu ve havaya kaldırdı.

"Hoş geldin," dedi, tok bir sesle. Ona ait olan bu yere beni kabul edercesine keskindi bakışları. İçkisinden bir yudum aldığında diğer kadehler de havalandı ve beni selamladı.

"Aceleye geldi böyle," dedi, olağan bir havayla. "Seni daha iyi ağırlamak isterdik yalnız bu gece gündemimiz biraz yoğun."

Gülümsediğinde dudaklarım aralandı ama donup kaldığımdan kıpırdamadı.

"Telafi edilir..."

Hükmeden tavrı, tavizsiz bakışları ve ses tonundaki rahatsız edici sıradanlık karnımdaki huzursuzluğu arttırdı. Acıyla yüzümü buruşturmak istesem de yapmadım. İfadesiz durmalıydım. Tavrı beni etkilememeliydi. Dudağımın içini dişlerken başımı hafifçe öne doğru eğerek teşekkür ettim.

Birkaç ses daha yükseldi. Masaya dakikalar önce değil de tam şu an oturmuşum gibi birileri daha hoş geldiğimi belirtti. Hoş gelmemiştim ama onlara da teşekkür edercesine gülümsedim. Bu faslı geçebilir miydik artık? Bayılacak gibi hissediyordum ve bunun tam şu an olmasını istemiyordum. Gözler bir an önce üzerimden çekilmeliydi.

Üzerimdeki bakışların kıskacında gerilirken gözlerim tekrar Pars'ın giderek yabancılaşan gözleriyle buluştu. Ne yapıyordu, her geçen saniye içinde benim bildiğim bir yanını mı yok ediyordu? Biraz önce söylediği gibi yine kendini kendine çarparak mı var ediyor, bu kez yeni bir Ali Pars mı yaratıyordu?

Görkem'in gözleri de diğerleri gibi üzerimdeydi ama ona dönüp bakacak gücüm yoktu. Hissiz mavilerim kor gibi yanan kahverengilerdeydi. Kalbimin atışı her saniye daha da hızlanırken gözlerimi gözlerinden çekmemek için direndim. Pars'ın dudakları ukala bir gülümseme ile kıvrıldığında midemde hissettiğin sancı büyüdü ve sağ bacağımdan yükselerek bedenimi saran acıyla eşitlendi.

Görkem uzanıp bileğimi tuttuğunda peçeteyi sıkmaktan kızaran ellerime indi bakışlarım. "Gevşe biraz," dedi, sadece benim duyabileceğim bir sesle.

Pars'ın karşılama şovundan sonra dikkatler eskisinden de fazla bana çevrilmişti. Görkem haklıydı, tüm gözler üzerimdeyken fazla gergin görünüyordum. Bazıları bunu ikinci kez bu odada bulunmama bağlayabilir ama dikkatli bakan birileri asıl nedeni görebilirdi.

Asıl neden şu an tam karşımda onun için tasarlanmış gibi görünen bir takım elbise ile oturuyordu. Bu mesafeden ne kadar da yabancıydı. Birkaç metrelik uzaklık giderek artarken ona aylar sonra ilk kez doğrudan bakabiliyor olmanın özlemini, şaşkınlığını ve gerginliğini aynı anda hissettim.

"Gündem başlıklarına geçmeden önce, değinmek istediğim bir konu var."

Tüm gözler yeniden ona çevrildiğinde ve o inatla gözlerini gözlerimden çekmediğinde sırtımı dikleştirdim. Bakışlarındaki resmiyet daha önce karşılaştıklarımdan farklıydı. Pars'ın bana uzak baktığı olmuştu. Pars'ın bana soğuk davrandığı olmuştu. Pars'ın canımı acıtmak için hep doğru yerlerde gezindiği olmuştu. Pars'ın pimi gözlerime baka baka çektiği bile olmuştu ama hiçbir zaman aramızda resmiyet olmamıştı.

Kırmızı HaziranHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin