Bölüm 33 • Kırmızı İp Bağı

22.1K 2K 1.8K
                                    

Holaaa, 

Umarım herkes iyi ve sağlıklıdır.

Bölümü tekrar okuyacak fırsatım olmadı. Tam şu an siz okurken ben de üzerinden geçeceğim. Eksik, hatalı bir yer görürseniz lütfen ciddiye almadan devam ediniz. 

Keyifli okumalar... 

İrem Pelin xx


🩸

Silah sesinin çınlaması kulağımdayken sıkıca yumduğum gözlerimi açtım. Başımdaki keskin ağrıya eklenen ses gözlerimi delip geçercesine şiddetliydi. İnsanın vurulduğu an sıcağı sıcağına bunu hissetmeyeceği bilgisi, zihnimin bulanık olmayan kıyılarından algıma ulaşmıştı. Acı hissetmiyordum. Başımdaki dayanılmaz ağrı, gözlerimdeki yoğun ağırlık, halsizlik ve içimdeki tüm suyun çekildiğine emin olmamı sağlayan ağız kuruluğunu saymazsak, acı hissetmiyordum.

Serdar'ın üzerimdeki bakışları kısa bir an için afallamış, hemen sonra tek dizinin üzerine, yere düşmüştü.

"At silahını..."

Serdar'ın arkasından gelen sese başımı kaldırmak ve bakmak istiyordum. Başımın ağrılığı boynuma fazla geliyordu. Gözlerimi açık tutmam bile imkansızdı. Serdar'ın silahı yere düşmüştü. Komuta uyarak o mu atmıştı yoksa elinden mi düşmüştü bilmiyordum. Bize yaklaşan adım seslerini duyuyor ama sahibini göremiyordum. Gözlerim kapandı.

"Kaldır ellerini."

Sesler zihnime bir balonun içinde ulaşıyordu. Ölecekmişim gibi hissediyordum. Vurulmadığımı anlamıştım, bunu anlamak ölecekmişim gibi hissetmemi biraz bile azaltmamıştı.

"İyi misin?" diye sordu aynı ses ve hemen ardından "Kıpırdama," diye bağırdı.

Kıpırdamıyorum ki zaten kıpırdayamıyordum.

"Savcı Bey..." dedi Serdar. Sesinde, bariz bir ton vardı, sanki konuşan adamı uyarıyor gibi bir ton. Emin olamıyordum, sesler çok bulanık, zihnim karanlıktı.

Birkaç küçük konuşma daha yaşandı ve hemen sonra tam karşımda, Serdar'ın oturduğu yerde ufak bir hareketlenme oldu. Serdar vurulmuştu, öyle değil mi? Savcı dediği adam onu vurmuştu, öyleyse polis gelmişti.

"Zafer Abi..."

"Kes lan sesini." Bir ses daha duydum. Serdar'a çarpan bir sesti bu. Adam, savcı, Zafer ona tekme mi atmıştı. Serdar'ın dudakların acı bir feryat duyuldu ve hemen sonra siren sesleri duydum. Birkaç saniye içinde dışarıdaki hareketlilik gürültüye dönüşmüştü.

"Ben yanarsam..." dedi Serdar.

Zihnimi tamamen karanlığa bırakmadan önce cümlesinin devamını duymayı umdum. Bekledim, bekledim, bekledim...

Bir el daha ateş edildi.

Bu kez çok daha yakından...

"Atlas!"

Karanlığa çekilmeden önce duyduğum son sesin sahibini tanıyordum. Pars.

Bir görüntü kazanmıştı zihnimde. Islak toprak tonu gözlerinde Akdeniz kasırgası barındırdığına emindim şimdi. Bana doğru yaklaştığını da biliyordum. Gözlerimi açabilsem ona bakardım. Dudaklarım aralanmak için çok kuru, boğazım bir ses çıkarmak için fazla susuzdu.

Küçük kareler doluyordu algıma. Bağımsız anlarda çekilen ve birbiri ardına eklenen fotoğraf kareleri gibi...

Bir el bileğime ulaştı. İpler çözüldü ve başım geriye doğru yavaşça itildi.

Kırmızı HaziranHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin