6

324 31 2
                                    


Ertesi gün Su, taksiye atladı. Akşam olmadan eve gitmek için acele etti. Takipçinin peşine düşmesinden korktu. Başını cama yasladı ve çocukken geldiği şehre odaklandı. Yağmurun ıslattığı zemin kurumak üzereydi. Kasım ayının sonlarında güneş ısıtmak için cimri davranırdı. Montlarını boğazlarına kadar çekmiş ve başlarını berelerle saklamış insanlara baktı. Soğuk havaya rağmen Gazi Cadde'si hayli kalabalıktı.

Taksi, insanları geçti. Daha sakin ve yeni yapılan villaların olduğu mahalleye ilerledi. Oraya taşınalı birkaç yıl olmuştu. İki katlı, küçük bahçesi olan evi seviyordu. Kışın insanlar evde kalmayı tercih ediyorsa da; yazları parkta oynayan çocukları, köpeğini gezdiren insanları, komşu villadaki ablalarını görmekten hoşlanıyordu. Tek hoşlanmadığı şey ise... Bunu düşünürken taksiden indi. Ev, diye düşündü. Oradaki tüm yapılardan daha büyük görünüyordu gözüne ve ne zaman baksa üstüne geliyordu. Bu evin içinden hoşlanmıyordu. Eşyalardan, şeklinden ya da tertemiz banyo ve tuvaletinden değil; evin içinde yaşayanlardan...

Derin nefesler alarak ilerledi. Ne zaman kapı kilidini açmaya başlasa karnının içinde boğazına kadar yükselen bir ağrı hissediyordu. Öyle ki çoğu zaman midesini bulandırıyordu bu ağrı. Ve evden çıkana kadar da bir yere kaybolmuyordu. Orada yaşamaya devam ederse bu ağrının bir uzvu olmasından korkuyordu.

İçeri girdiğinde ev sakinlerinin televizyon izlediğini gördü.

"Merhaba," Odasına kaçmak için merdivenlere yöneldi.

"Dur bakalım küçük hanım."

Su'nun kalbi tekledi. Evin beyi onu çağırıyordu. Ona kendi içinde böyle hitap ediyordu. Minik ying yang şeklindeki anahtarlığını elinde çevirerek ilerledi. Annesiyle alışveriş yaparken anlamını satıcıdan öğrenip almıştı Su. Her iyiliğin içinde bir kötülük, her kötülüğün içinde bir iyilik vardır. Bazı zamanlarda bunu hatırlamak istiyordu.

"Bir şey mi oldu?"

Karısının soyduğu mandalinadan bir parçayı ağzında gevelerken bıyığı kıpırdadı. Koca göbeğini sallandırmış, ellerini bacaklarının üzerine yerleştirmiş, her an kalkmaya hazır görünüyordu. Su'ya bakarken bakışları öfkeli ve küçümserdi.

"Nereden geliyorsun?"

Annesiyle göz göze geldi. "Arkadaşımda kaldım. Annemin haberi var."

Başını, demek öyle, dercesine salladı. "Benim neden haberim yok?"

Nefes alırken göğsü titremeye başladı. "Ona söylemem yeterli."

"Buna kim karar veriyor?"

Nurten Hanım sakince konuştu. "Mehmet sakin ol. Ben söyledim."

Adam hışımla kalktı. "Lan ben size arkamdan iş çevirmeyin demedim mi!"

Nurten Hanım da kalktı. "İş falan çevirmiyoruz. Annesi olarak-"

"Ne annesi lan!" Elini kadına doğru sallarken kükredi. "Sen bu kızının neler karıştırdığını biliyor musun?"

"Ne yapıyormuş ki?" Kadın saf saf kızına baktı.

"O şıllık arkadaşlarıyla orada burada sürtüyor!"

Su, evin beyine karşı yeterince sabırlı davranırdı. Ama adam sınırları aşınca ağzını tutamazdı. O gün ise duvarlar yıkılmıştı. Dişlerinin arasından tısladı. "Şıllık deme!"

Adam iftiraya uğramış gibi baktı. "Şıllık değiller mi lan? Erkeklerle gezmiyorlar mı? Sen de onlara benzedin!"

Genç kızın yüzü pancara döndü.

Seni Bana Getiren Kusursuz TEVAFUK (+15)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin