40

190 28 0
                                    

O gece ilk işleri karakolda ifade vermek oldu. Şehirden ayrılmaları yasaktı. Ateş'in polis olduğunu duyunca tolerans gösterdiler. Zira iki kadın da orada kalmak istemiyordu.

Öğleden sonra önemli eşyalarını alarak Nevşehir için yol çıktılar. Ateş'in annesi onları sevinçle karşıladı. Görmüş geçirmiş olan bu kadın, acıyı da bilirdi. O yüzden yaralı Su ve Nurten Hanım'a anlayışla yaklaştı. Belediyeden birkaç tanıdık sayesinde hemen nikahları kıyılacaktı. Ateş, yoldayken her şeyi ayarlamıştı.

Su ve annesi sabaha kadar uyuyamadı. Bilmedikleri bir evde belirsiz bir geleceğe adım atmışlardı. Batmak da vardı çıkmak da... Sabah aileye ayıp olmasın diye kalktılar. Kahvaltıyı hazırlayıp sofraya geçtiler. İki kadının da acısı vardı. Ateş de babasını kaybetmişti. Su, diğer annesinin de hikayesini merak ediyordu. Kadınlar dertleşirken pür dikkat dinliyordu. O sırada montunu giyen genç adam onlara iyi günler diledi. Nişanlısına seslendi.

"Su, bakar mısın?"

Kız merakla peşine düştü.

"Nereye gidiyorsun?"

Kızı mutfağın görüş alanından uzağa çekti. Ellerini tuttu.

"Nikah işlemlerini halletmem gerekiyor. Bana kimliğini verir misin?"

Askından çantasını aldı. Cüzdandaki kimliği adama uzattı. Heyecanlı da olsa, içindeki sıkıntıyı atamıyordu. Kendini sorgulayan iç sesinin yanında Mehmet faktörü de devredeydi. Büyünün bozulmasından ödü kopuyordu. Diğer yandan da mantığının sesi kaçmasını söylüyordu. Çantanı al ve kaç... Uzaklara... Kimsenin seni bulamayacağı uçsuz kıyılara... Çok cılız bir sesti bu. O yüzden kalbinin izindeydi.

"Nikah ne zaman olacak?"

Adam heyecanla sırıttı.

"Yarın sabaha ayarlamaya çalışıyorum."

"Yarın sabah mı?" Kız şaşırdı. Aslında yapılması gereken buydu. Peşlerinde bir bela vardı. Bir an önce onun karısı olmak istiyordu. Ama kalbinde başka bir kırıklık daha vardı. Gelinlik bile giyemeyecekti.

Erkekler böyle şeyleri fazla umursamazdı ama kızın gözlerinde tereddüt gördü. Korkarak sordu.

"Pişman mısın?"

Gülümsedi. Başını salladı. "Seni seviyorum."

Dudaklarını kızın dudaklarını değdirdi. "Ben de seni seviyorum. İşim uzayabilir. Annemle siz alışverişe çıkın. Nevşehir'i dolaşın biraz. Kafanız dağılır. Evde durmayın."

Sormak istediği o kadar çok şey vardı ki... Apar topar geldikleri bu yabancı evde, rahat hissediyorlardı ama bir hayatı değiştirmek ne de olsa kolay değildi.

"Ne oldu tatlım? Kafanı Mehmet mi kurcalıyor?"

Seni Bana Getiren Kusursuz TEVAFUK (+15)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin