Su, onların tartışmasını yarıda kesip doğruldu. "Buradan gitmeliyiz." Kızlardan cevap beklemeden kontağı çevirdi. Birkaç kez denedi, fakat çalışmadı. Küfrederek araçtan indi. Arabanın tekerini tekmeledi. "Kahretsin! Kahretsin!"
Pınar'ın suratı hayalet görmüş gibiydi. "Ne oldu?"
"Benzin depomuz delinmiş."
Semra korkarak sordu. "Yani?"
"Yani Semra, savunmasız bir halde burada kalakaldık!"
Koltuğa yaslandılar. Adrenalin kanlarında kol geziyordu.
Birkaç dakika içinde bir araba farı gördüler. Tekrar saklandılar. Zifiri karanlıkta taşıtın markası seçilmiyordu. Araba yavaş yavaş yanlarından geçti ve peş peşe dizilmiş tüm arabalara sürtündü. Çıkan ses kulaklarını sağır edecekti. Öyle korkmuşlardı ki, dillerini yutacaklardı. Ve tekrar gözden kayboldu.
Semra bariz şekilde titriyordu. Dişleri birbirine çarpıyordu. Pınar, midesiyle baş ediyordu. Su ise felaket senaryosuyla uzaklara dalmıştı.
Asır gibi gelen on beş dakikanın ardından cama vuruldu. Kızlar çığlık çığlığa doğruldular. Bir yabancı onlara bakıyordu. Su hemen adamı inceledi. Üzerinde ince bir mont vardı. Adamın arkasındaki arabada bir Volvo'ydu.
Adam şaşkınlıkla onlara baktı ve camı açmalarını söyledi. Kızlar sadece bakıyordu. Su, camı açmadı. Yağmur öyle şiddetliydi ki zor duyuyorlardı.
"İyi misiniz?"
Kızlar cevap vermedi.
Adam onları korkutmadan hareket etmeye çalışıyordu. Elleriyle işaret etti. "Az önce biri arabalara sürtündü." Kızlar korku filmi izler gibi bakıyordu. "Şey, bir tekeriniz de patlamış. Yardım edebilirim."
Su, adamı ölçüp biçti. Patlak tekerle lanet olası hiçbir yere gidemezdi. Kızlarla göz göze geldi. Dışarı çıkmadan önce torpidodan çakıyı aldı. Arabada kesici bir aletin olmasını her zaman saçma bulmuştu ama o gece şükretti.
Tekere bakmak için adama doğru yürüdü. Çakıyı yukarıda tutuyordu. Adam ellerini kaldırıp geriye çekildi. Sokak lambasının altında yüzünü daha iyi gördü. Deniz mavisi gözler, ıslanmış kumral saçlar, kare bir yüz... Gözlerini adamdan çekip tekerleğe baktığında iyiden iyiye öfkelendi.
"Lanet olsun!"
Yabancı sordu. "Çorum'a mı gidiyordunuz?"
Su, adamı duymamış gibi tekere bakmaya devam ediyordu. Yağmur bir an bile durmamıştı. Üzerindeki ince ceketi sırılsıklamdı. Saçları dağılmış ve yüzüne yapışmıştı. Bedeni üşümeye başladı. Az önceki yaşananlar aklına hücum etti. Ne olmuştu öyle?
"Hanımefendi? Sizi Çorum'a bırakabilirim. Ben de oraya gidiyorum. Yaralandıysanız hastaneye kadar-"
Pınar bir anda arabadan fırladı.
"Az önce bir araba tarafından tacize uğradık ve annemi aradık," diye yalan söyledi. Eğer takipçi O ise, korkmasını diledi. "Bizi Çorum'da bekliyor. Bizi bırakırsanız plakanızı ona mesaj atmam gerekiyor. Değil mi Su?" Arkadaşını dürttü.
Genç kızın suratı allak bullaktı. Çakısının ucu yabancıya çevrili şekilde döndü. Sadece, "Evet. Lütfen bizi bırakın." Diyebildi.
Adam iç geçirdi. "Pekala, atlayın haydi."
Pınar önde, diğerleri arkadaydı. Olay çok tazeydi. Kalp atışları bile normale dönmemişti. Bunun üstüne yabancı bir adamdan yardım istemişlerdi. Arabaya bindikten sonra üçü de pişman oldu. Güvenilir mi, yoksa takipçinin ta kendisi miydi? Bu hisle savaşmak, katille boğuşmaktan daha zordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Bana Getiren Kusursuz TEVAFUK (+15)
Teen FictionAnadolu'nun küçük şehri Çorum'da yaşayan Su Parlak herkes gibi sıradan bir hayat sürdüğünü düşünüyordu. Bir gün araba kazasından kurtuldu ve Ateş Çukur ile tanıştı. Bu adamı düşünmesine gerek yoktu çünkü kader onları tehlikeli yolda birlikte yürüme...