Semra, evli çiftin elektriğini kesti.
"Bizi dinlemeden peşin hüküm verme demiştim arkadaşım. Sadece sakin ol... Bırak devam edeyim."
Serdar resmen acı çekiyordu. Ayakta durmaya takati yoktu. Sandalyeye geçti.
Semra, ortamdaki gerilimden etkilenmişti. Ama buradaki anlatıcı kendisiydi. Güçlü durmalıydı.
"Pınar... Son zamanlarda bana öfkeliydi. Çünkü Arzu annesine ve Serdar'a bir mektup yazmıştı. Ama neden intihar ettiğini saklamış. Annesine onu çok sevdiğini yazmıştı. Serdar'a ise nerede olacağını..."
Serdar araya girdi. Bakışları parkenin üzerindeki bir noktaya kilitlenmişti. Su, ona bakarken şunu düşündü. Sevdiğini kaybeden bir adamın kederli yalnızlığı...
"Bana nerede olacağını yazmıştı ama geldiğimde şaşırdı. Bunu çok düşündüm. O ellerimin arasından kayıp düştüğünde... Çok düşündüm." Bir eliyle gözlerini kapadı. Kısa süreli ağlama krizi yaşadı. "O gece Pınar'ı benim çağırdığımı ya da aramızdakileri orada burada anlattığımı sanmıştı. Halbuki böyle bir şeyi asla yapmazdım. O benim en değerli varlığımdı. Kendime bu yüzden gelemiyorum işte. Hayata dönemiyorum. Bana kırgın gittiği için... Bendeki değerini anlamadığı için..."
Kısa bir süre Serdar'ın ağlamasını dinlediler. Saygıyı hak ediyordu. Tek başına savaştığı şeye, dağlar bile dayanamazdı.
Semra, arkadaşının gittikçe çöken omuzlarına baktı. Çok uzamıştı artık. Herkes kendi günahını çıkarmaya çalışıyordu. En günahsız olansa, tüm yükü taşıyordu.
"Arzu intihar ettikten sonra, Serdar'a gittim. Önce söylemeyecektim ama o kadar çaresiz görünüyordu ki ve ben Pınar'a o kadar kızmıştım ki... Ağzımdan kaçırdım."
"Demek takipçi, aldığımız mesajlar, Pınar'ın ölüm nedeni buydu." Yüzünü kocasına döndü. Tiksinç bir ifade vardı. "Değdi mi? O kızı öldürmene değdi mi?"
Serdar ayağa fırladı. "İnsanları itham etmeyi kes! Ateş, kimseyi öldürmedi! Hatta hayatımızı kurtardı! Beni o uyuşturucu batağından çekti! Babanın sana aldığı o telefonlar, kıyafetler, hepsi benim paramla alınmıştı belki de! Zehir içime akarken, beni dünyadan koparırken, sen de bir kafede oturmuş kahveni içiyordun!"
Su da ayağa fırladı. "Benim bundan haberim yoktu!" Ağır geliyordu sözleri. "Şöyle bir etrafına bak! Dünyadan bir haber yaşayan tek kişi benim!"
"Masum olduğunu mu söylüyorsun? Peşime takılmasaydın Arzu ölmeyecekti!"
Su histerik bir kahkaha attı.
"Suçlu benim yani!"
"Evet!"
"Sen gerçekten kafayı sıyırmışsın! Ben istesem sizi bir şekilde ayırırdım! Arzu çok saftı." Nefes nefese baktı. "Bir tek annesi vardı. Kimsesi yoktu. Temiz niyetliydi. Benim gücüm vardı, param vardı! Ama karakterime ters! Zaman zaman sana yaklaşsam da onu sevdiğini görüyordum. Eğer Pınar bana o videoyu göstermiş olsaydı, bir saniye düşünmeden silmesini söylerdim." Serdar ikna olmuşa benzemiyordu. Kız ise, kendini ezdirecek değildi. İftiraya uğramaktan nefret ederdi. Yılan değil, yılanın başını ezen olmak isterdi. "Dur bir dakika! Yoksa takipçi sen misin? Belki de Pınar'ı sen öldürdün! Kafanı dumanlayıp bize saldırmadığın ne malum!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Bana Getiren Kusursuz TEVAFUK (+15)
Teen FictionAnadolu'nun küçük şehri Çorum'da yaşayan Su Parlak herkes gibi sıradan bir hayat sürdüğünü düşünüyordu. Bir gün araba kazasından kurtuldu ve Ateş Çukur ile tanıştı. Bu adamı düşünmesine gerek yoktu çünkü kader onları tehlikeli yolda birlikte yürüme...