Eve geçtiler. Köyün imamı yardım talep etse de Ateş sohbet çekecek havada değildi. Karısıyla yalnız kalmak istiyordu. Sobanın karşısına geçen adam sabırsızdı. Elleri kolları kömür içindeydi. Çırayı tutuşturup attı. Önünde biraz bekledi. Karısına döndü. Kıyafetleri is içindeydi.
Su heyecanla kocasını bekliyordu. İtiraz etmenin anlamı yoktu. Onu çok özlemişti. Babasının mezarını ziyaret edip annesiyle konuşunca affetmişti onu. Sadece görmesi yeterli gelmişti anlaması için. Artık geçmişini görmüştü. Kimseleri kalmamıştı. Tanıdıklar da gayet sıcak davranmıştı. Annesiyle beraber huzur içinde yola çıkacağından emindi.
İşe kendini kaptıran genç adam karısına baktı.
"Birazdan ısınır. Ama tütmemesi için beklememiz gerekiyor." Sonra kazağına baktı. "İmam amcanın bana uygun kıyafeti var mıdır acaba?"
Su gülerek sordu. "Hiç kıyafetin yok mu?"
Alay etti. "En son çamaşırları yıkayacağını söylemiştin. Sonra seni burada buldum. Söyleseydin yıkar gelirdim."
İçeri yavaştan ısınmaya başladı. Genç kız montunu çıkardı. "Neden öyle yapmadın?"
Fısıldadı. "Beklemek zordu."
Kızın incecik bedenini saran düz kırmızı kazağına ve kotuna bakarken bakışları fazlasıyla yaramazdı. Halbuki sıradan kıyafetler giymişti. Siyah saçları öylece omuzlarına dökülüyordu. Dudakları soğuktan beyazdı. İçerisi ısındıkça rengini alıyordu. Elleri önünde birleşmişti. Fazlasıyla gergindi. Parmaklarıyla oynuyordu.
Kıza doğru yaklaştı. Onu öpmeye başladı. Kömür karası ellerini unuttu. Kızın saçlarına, yüzüne, omuzlarına, kazağına, kalçalarına bulaştırdı. Nefes almak için çekildi. O anda fark etti. Geriye gitti.
"Kahretsin! Üstünü kirlettim."
Kızın umurunda değildi.
"Banyoda yıkarım. Sobanın yanında da kururlar."
Ateş heyecanla dudaklarını yaladı. Odanın içinde eski bir divan vardı. İki kişinin sığması zordu. Adamın aklından geçen, bize tek kişilik yer yeter oldu. Yatak odasına gitmeye sabrı yoktu.
Karısını belinden sardı. Bedenini kendine bastırdı. Kızın dudaklarından fırlayan nefesi adamın yüzünü okşadı. Dudaklarına yapıştı. Karı kocanın elleri pervasızdı. Divana devrilmeden soyunmayı başardılar. Genç adam karısına baktı. Bakışları farklıydı. Fazlasıyla davetkar, özgüven sahibi ve baştan çıkarıcı kara gözler bedenini titretti. Beklemeden karısıyla birleşti.
Su, bir insana duyulan güvenin ve hasretin hissini ilk kez anladı. Kendini tamamen bırakmanın hazzı... Hiçbir şey düşünmeden sevdiğinin kollarında erimek... Karşılıklı duygularla yok olmak... İlk kez sevişiyordu sanki kocasıyla... Kalbine büyük bir ferahlık doldu.
Ateş, karısındaki değişikliği çoktan anlamıştı. Bakarken daha rahat... Dokunurken daha cesur... Kulağına ulaşan sesler daha talepkar... Artık onlar için yeni bir hayat başlıyordu. Çok yakında karlar kalkacak, yine bahar gelecekti. Zirveye ulaşırken her şeyi unuttu. Sadece burnunda karısının kokusu, kulağında aşk mırıltıları vardı.
İkinci sevişmenin sonunda genç kız kocasının üzerine boylu boyunca uzandı. Divanda yer yoktu. Başını kocasının göğsüne yasladı. Nefes nefeseydi ikisi de. İçerisi birden ısınmıştı.
Ateş, karısının saçlarını okşuyordu usulca. Gözleri kapalıydı. Sobanın çıtırtı seslerine, sevdiğinin mırıltıları karışmıştı. Kendini fazlasıyla huzurlu hissediyordu. Mayışmıştı.
"En mutlu anım bu, biliyor musun?"
Genç kız hafifçe doğruldu. Kocasına bakarken yanakları al aldı. Gülüyordu. "Sana istediğini fazlasıyla verdiğim için olabilir mi?"
Ateş de güldü. "Onun da etkisi var tabii. Ama sen yanımdasın. Rahatsız edecek kimse yok. Dışarıda kar yağıyor. Şehrin gürültüsünden çok uzağız... Sanırım birkaç yıl kalabilirim burada."
Kız, başını yerine koydu. Adamın göğsünü okşuyordu.
"Sıkılırdık ikimiz de. Ama istersen arada kaçabiliriz. Kışları güzel olur mesela. Kafanı dinlersin, mis gibi."
"Operasyon sonrası iyi olabilir."
Kız durdu.
Ondaki sessizliği fark etti. "Ne oldu bir tanem?"
Aklını toparlayınca konuştu. Onu kırmak istemiyordu. "Tehlikeli bir işin var. Bu durum beni üzüyor aslında."
Ateş, karısını altına aldı. Hem ayrılmamak hem de yüz yüze konuşmak için.
"Ben işimi severek yapıyorum. Riskli biliyorum ama-"
Kızın gözleri doldu. "Seni kaybetmek istemiyorum. Annem-" Burnunu çekti. "Babam olmadığı için çok acı çekiyor. Bir gün bebeğim olursa babasız büyümesini istemiyorum."
Adam ağzını yokladı. "Ne yani, benden ayrılacak mısın bu yüzden?"
"Hayır!" derken çenesi titredi. "Sadece sevdiğim insanların gittiğini görmek istemiyorum. Babam öldüğünde çok küçüktüm ama acısını hissediyorum. Pınar ise hep yanımda... Yaşadıklarımı ona anlatmak için deli oluyorum ama... Yok işte, gitti."
Genç kıza sarıldı. Yanağından, boynundan öptü.
"Seni anlıyorum bir tanem. Ben de babamı kaybettim. Annem terk edildiğinde annemin neşesini kaybettim. Kardeşimi kaybettim. Ama bunlar seni sevmeme ve istememe engel değil. Ölüm hepimiz için var."
Kız cevap olarak ağlıyordu. Genç adam kahroluyordu. Karısı artık gülsün istiyordu. Onu çok az gülerken görmüştü.
"Sakin ol bir tanem. Bana bak şimdi." Kız yaşlı gözlerle baktı. "Ben sadece evde otursam, hiçbir iş yapmasam da öleceğim. Sen de öyle... Biliyorum henüz acıların taze... Baban öleli çok olsa da geçmişinle yeni yüzleştin. Ama bu şekilde yaşayamayız. Bu tıpkı şeye benziyor, yarın için bugünden su içmek, uyumak gibi... Biz sadece bu anı yaşıyoruz. Ve ben geleceğimizi bilemesem de bu anımı karartmak istemiyorum." Başını kızın göğüsleri arasına yasladı. "Ben de çok acılar yaşadım. Zamanla alışıyorsun. Artık mutlu olmak istiyorum. Ne istediğimi biliyorum."
Hala üzgün olsa da ağlamıyordu artık. "Ne istiyorsun?"
"Seninle beraber bu anda mutlu olmak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Bana Getiren Kusursuz TEVAFUK (+15)
Teen FictionAnadolu'nun küçük şehri Çorum'da yaşayan Su Parlak herkes gibi sıradan bir hayat sürdüğünü düşünüyordu. Bir gün araba kazasından kurtuldu ve Ateş Çukur ile tanıştı. Bu adamı düşünmesine gerek yoktu çünkü kader onları tehlikeli yolda birlikte yürüme...