Serkan: Eda... Eda'm...
Serkan telefonu yerden aldı ve arabasına koştu. Yolda herkesi arayıp haber verdi. Hastaneye vardığında hızlıca içeri koştu.
Serkan: Eda... Eda Bolat nerede? HANGİ AMELİYATHANEDE?
Veznedeki Bayan: Üçüncü katta sağdaki ameliyathanede. Beyefendi oraya girilmesi yasak. Sakın kapıda zorluk çıkartmayın.Serkan bayan konuşmasını bitirmeden koşmaya başlamıştı bile. Merdivenleri hızlıca çıktı. Buldu ameliyathaneyi. Kapı kapalıydı. Kapıya eliyle birkaç kere vurdu ama hiç ses yoktu. Sadece ameliyathanede değil kat çok sessizdi.
Serkan: Buradayım bir tanem... Buradayım... Sakın korkma meleğim...
Serkan kapının önünde çöktü ve ağlamaya başladı. Boşanacak bile olsa aynı şehir altında nefes almak yetecekti ona. Nasıl dayanacağını bilmiyordu ama yetecekti işte boşanmayı da zaten Eda istediği için kabul etmişti. Ya şimdi... Sevdiği kadın içeride hayat mücadelesi veriyordu. Belki de kaybedecekti bu mücadeleyi. Eda Serkan'ın nefesiydi. Serkan onunla bu hayatı yaşamaktan zevk alıyordu. Ya o giderse... Bu ihtimali düşünmek bile istemiyordu Serkan. Bir aydır küstüler zaten. Onsuz geçmişti koskoca otuz gün.
Serkan: Gitmeyeceksin... Gidemezsin... Bırakamazsın beni, bizi...
Birkaç dakika yoğun bir şekilde koşma sesleri gelmeye başladı. Erkekler öndeydi. Mert bebekte gelmişti. Ceren'in kucağında ve çok huysuzdu.
Engin: Serkan kalk kardeşim. Ağlama kalk lütfen. Bak oğlun geliyor. Görmesin seni böyle. Hadi kalk bak Eda kurtulacak.
Engin Serkan'ı doğrultmaya çalışır.
Aydan: HAH SERKAN! OĞLUM, NEREDE EDA?
Ayfer: Serkan... Nerede Eda? Nerede benim güzelim? Ne olmuş? KONUŞSANA OĞLUM!
Serkan: Bilmiyorum ki. Tek bildiğim şey araba kullanırken bayılıp kaza yapmış olduğu.
Fifi: Hİİİ!
Ceren: Ay hayır ya!
Ayfer: Benim yüzümden oldu. Göndermeyecektim onu. Sabah çok kötüydü. Göndermeyecektim...
Melo: Ya Ayfer Ablacım neden senin yüzünden olsun? Biz hepimiz ona gitme dedik ama yok. Bir inat damarı var ki. Tuttu mu tutuyor. İşte bizi de boğuyor böyle üzüntüye.
(O size daha neler yaşatacak, bir bilseniz)
Ceren'in kucağındaki Mert her şeyden bir haber ağlıyordu. Ceren susturamıyordu artık onu. Normalde hiçbir teyzesine gitmezdi Ceren'den başka. Normalde bu kadar ağlamazdı da zaten. Çok uslu bir çocuktu üç buçuk yaşındaki bir çocuğa göre ama hissetmişti... Hissetmişti annesini... Ah...Ceren: Mert tamam Teyzecim tamam. Ağlama artık lütfen.
Serkan: Ceren oğlumu bana verebilir misin?
Ceren: Veririm de tutabilecek misin?
Serkan: Tutarım tabi. Şu an birbirimize en çok ihtiyacımız olduğu an.Ceren Mert'i verir. Serkan ağlayan oğlunu öper, sarılır, koklar. Kokusunu doya doya içine çeker. Zira bir aydır oğlunu da bir kere bile görmemişti. Mert'in ağlaması diner fakat Serkan'ın gözleri yaşlıdır.
Mert: Baba ağlama lütfen. Niye ağlıyorsun, üzüldün mü?
Serkan gözyaşlarını sildi. Oğlu için güçlü durmalıydı çünkü. Eğer Eda giderse... Hayır bu ihtimali düşünmek bile istemiyordu. Oğluna tekrar sarıldı ve onu kucağına yatırdı. Herkes sessizdi. Mert konuşmaya başladı.
Mert: Baba biz hasta değiliz ki niye doktora geldik?
Serkan: Birini bekliyoruz oğlum.
Mert: Kimi?Serkan söylemek istemiyordu. Nasıl diyebilirdi ki annesini beklediklerini. Oğlunu "Boşver sen, uyu hadi" diye geçiştirdi. Tek duası Mert Efe'nin bir daha soru sormamasıydı ama işte ne yapacaksın babasının oğluydu sonuçta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZLARA BAK 💫
RomanceHeyyo! Bu benim ilk hikayem ve çok heyecanlıyım. Tabii ki Sen Çal Kapımı dizisinden esinlenerek yazdım. Fakat orada senarist EdSer'i sürekli ayırıyor. Ben de buna çok sinir oluyorum. Hikayemize EdSer evli ve çocuklu olarak başlayacağız. İleri de ne...