28(Çok Korkuyorum)

599 59 49
                                    

Her şey vaktini bekler.
Ne gül vaktinden önce açar.
Ne güneş vaktinden önce doğar.
Bekle, senin olan sana gelecektir.
                                                                ~Mevlana

Eda: OĞLUM!

Eda hemen kızını yere bırakıp koşar. O sırada Serkan çoktan yakalamıştır Mert'i. Sarılmıştır ona. O an çocuklarıyla alakalı bütün taşlar yerlerine oturur. Araba da durmuştur. Birazdan indirir Mert'i.

Serkan: Mert Efe sen ne yapıyorsun? Ya çarpsaydı o araba sana.
Mert: Özür dilerim babacım. Seni bir anda görünce heyecanlandım.

Mert sarılır tekrar babasına.

Mert: Seni çok özledim.
Serkan: Ben seni daha çok.
Mert: Neredeydin? Neden bu kadar geç geldin? Bizi de götürseydin ya.
Serkan: Hadi sen geç arabaya. Sonra konuşuruz bunların hepsini.
Eda: Dur Mert Efe. Teyzelerinden birinin yanına geç oğlum.

Mert annesinin dediğini yapar. Ceren'in yanına geçer. Ceren onu kucağına alır. Eda ve Serkan bakışıyorlardı. Eda daha fazla dayanamadı ve sarıldı. Çok özlemişti onu. Daha önce hiç görmemiş gibi sarıldı ona. Kokusunu içine çekti... Serkan geri çekilmez. Ne yapacağını da bilemez? Ama bu duygu onun da hoşuna gitmişti. Güzeldi... Çok güzel... Eda ayrıldıklarında sorar.

Eda: Neredeydin? Neden bana söylemedin?

Serkan Eda'nın dediğini cevaplamaz. Sadece arkadaki kalabalığa bakar. Beş çocuk, annesi, Anıl, Engin, Pırıl ve tanımadığını düşündüğü onca insan ama onlar Serkan'a onu tanıyormuş gibi bakıyorlardı.

Serkan: Çocukları arabaya götürün. Dadıları ilgilensin onlarla. Burada olmamaları gerekiyor olabilir.

Hiçbiri Serkan'ın dediğine anlam veremez. Ne diyordu bu adam? Delirmiş miydi? Pelin ve Ceren anlamamış bir şekilde çocukların hepsini arabaya götürürler. Sonra dadıları da biner. Ayfer halanın evine gitmelerini söylerler. Arabalar hızla uzaklaşır.

Aydan: Serkan oğlum bu ne soğukluk annecim?
Serkan: Anne ben bu insanları tanımıyorum ki.
Herkes: NE!

Şok üstüne şok yaşıyordu herkes. Selin ise olanları arabasına yaslanmış izliyordu.

Serkan: Uçak kazasından sonra daha yeni yeni kendime geldim. Başımı çok sert vurduğum için büyük bir hafıza kaybı geçirdim.
Anıl: Nasıl yani Serkan? Ne kadar süreyi hatırlamıyorsun?
Serkan: On sene.
Herkes: NE?
Engin: Abi sen şaka mı yapıyorsun?
Serkan: Şaka yapmıyorum Engin. Son on senem yok. Bu insanların hepsi bana yabancı.

Herkesin gözü iki aydır sabırla Serkan'ı bekleyen Eda'ya döner. Eda'nın gözleri dolmuştur.

Eda: Serkan beni... Çocukları?

Serkan başını iki yana sallar.

Serkan: Çocuklarımı elbette hatırlıyorum. Ama maalesef ki sizi hatırlamıyorum ama tanıyorum. Siz Eda Hanım olmalısınız.
Eda: Serkan Eda Hanım ne demek? Sen bana aşkım diyordun, meleğim diyordun? Eda Hanım ne demek ya? Ben senin karınım, karın. Eda Bolat'ım ben.
Serkan: Dediğim gibi yok... Hiçbir şey yok.
Eda: Allah'ım ben çıldıracağım. Çıldıracağım ya! Serkan beni deli etme, bana bunu yapma. Ben burada aylardır seni beklemişken... YA buradaki herkes senin öldüğüne inanıyordu. Bir tek ben inanmadım. Çünkü sen bana söz vermiştin. Geleceğim demiştin. Gülerek bekle beni demiştin. Gece yatağa sensiz girmeyeceğimi söylemiştin.
Serkan: Bakın Eda Hanım...
Eda: Hala Eda Hanım diyor ya! Hala Eda Hanım diyor! Evliyiz diyorum sana. Sen anlamıyor musun beni?

Eda çıldırmıştı. Serkan'a vura vura feryat ediyordu. Serkan en sonunda onu tutabildi.

Serkan: BİR DUR! DUR ARTIK! Git içeri sakinleş, öyle konuşalım. Ayrıca her şey bitebilir, bu evlilikte öyle. Hiçbir şeyin garantisi yok bu hayatta. Yarınımızın bile...

YILDIZLARA BAK 💫Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin