51(Biz Olmak)

432 39 10
                                    

Bir saat daha yol gitmişlerdi çocuklarıyla konuşa konuşa. En sonunda Mert sordu.

Mert: Anne, baba bize düğün gününüzden bahseder misiniz biraz?
Eda: Tabii ki...

#EdSer Düğün Günü
Eda'dan

Bugün tam yirmi senemi geçirdiğim baba evimden ayrılma günüm ama aynı zamanda da hayatımdaki en güzel gün. Hayallerimin prensine kavuşacaktım sonunda... Ona... Serkan Bolat'a... Aşkımız bütün sorunların üstesinden gelmişti. Bu zorlu savaşı biz kazanmıştık. Aşkımız kazanmıştı. Bugün de düğünümüz vardı.
Düğünümüz baba tarafımın çok büyük bir aşiret, anne tarafımın soylu bir İstanbul ailesi olmasından dolayı çok kalabalıktı. Serkan'ın da tarafı çok kalabalıktı. Bilhassa anne tarafı. Yani yaklaşık on bin kişiye yakın davetli gelecekti. Bu kadar kişiyle nasıl bir düğün olacak hayal bile edemiyorum. Hepsine hoşgeldin demek falan... Bayağı zor... Diyebilecek miyim? Onu da bilmiyorum, ha neyse.
Babaannemin istekleri üzerine gelenek ve göreneklerimize uygun bir düğün olacaktı. Gelenek görenekten kastım ne mi? Bilirsiniz işte gelin alma, sandık çıkarma falan. Babaannem kuşak bağlamamı da istemişti ama orada artık anne tarafım ve ben devreye girmiştik. Kuşak bağlayıp, nadide gelinliğimi bozmayacaktım. Öyle bir niyetim yoktu. Hem bence hadi gelin alma, sandık çıkarma neyse de kuşak bağlama geleneğinin anlamı çok saçmaydı.
Biraz da düğünümden bahsedeyim size. Yıldız aşiretinin biricik kız torunu, Yılmaz ailesinin en büyük kız torunu; göz bebeği, Bolat ailesinin tek geliniydim. İster istemez düğünümüz İstanbul'un hatta Türkiye'nin en büyük düğünü olacaktı. Annemin babası yani dedem on bin metrekarelik deniz kenarında bir arsa satın almıştı, tamamını benim isteklerime göre ayarlamıştı. Masalardaki peçetelerin tokalarına kadar hepsi özel tasarımdı. Hepsiyle bizzat kendim ilgilenmiştim. Babaannem de bir dediğimi iki etmemişti. Bütün yemek işini, getirilecek müzisyenleri, şarkıcıları benim isteklerime göre ayarlamıştı. Bir de düğün sonrası için güzel bir yat ayarlamıştı. Düğün sonunda kalan en yakınlar için. En yakın dediğime de bakmayın. Nereden baksan beş yüz kişiye yakın kapasitesi vardı yatın. Hep birlikte adalara götüreceklerdi bizi. Balayımızı orada yapacaktık. Onlar da bizi bırakıp döneceklerdi. Sakın koskoca aşiretin hanım ağası neden bu kadar az şey yaptı demeyin. En çok o uğraştı. Düğün,  çeyiz, nişan, gelin hamamı... Şimdi Bolat ailesi ne yaptı diyeceksiniz? Bir şey yapmadılar. Babaannem izin vermedi. Bizim oralarda düğünü kız tarafı, kınayı erkek tarafı yapıyormuş. Onlar da benim için unutulmaz bir kına gecesi organizasyonu yapmışlardı. Şimdi bu kadar güzel şey saydım. Evet bu kadar güzel şeye sahiptim ama bir şeyimi hiç kimse veremiyordu bana. Dolmuyordu asla onun yeri. Kapanmıyordu yarası.
Annem... O kadar isterdim ki yanımda olmasını. Kızının bu mutlu gününü görmesini. En çok annelerin hakkı değil miydi kızının evlendiğini görmek? Şimdi annem beni gökyüzünden izliyor. Tek tesellim bu ama umarım... Umarım ben düğünlerinde çocuklarımın yanında olabilirim.
Neyse neyse hadi düğün günümün sabahına götüreyim sizi. Tabii ki o günün gecesi heyecandan uyuyamıyordum. Bütün arkadaşlarım zor bir gün olacağını bildiği için bana uyku ilacı içirip öyle uyutmuşlardı. Sabah uyandığımda ise babam yanımdaydı.

Eda: Babacım...

Diyerek, doğruldum yatakta. Beni izliyordu, belki de saatlerdir benim başımdaydı. İçim bir kötü oldu. Çok zor olmalıydı dizinin dibindeki kızının, artık başka evde yaşayacak olması.

Yazardan

Alp: Günaydın güzel kızım.

Alp'in gözünden bir damla yaş düştü. Eda hemen babasının ellerini tuttu.

Eda: Babam! Üzülme... Yapma böyle... Lütfen. Sen böyle yaparsan ben dayanamam ki.
Alp: Elimde değil ki prensesim. Gencecik yaşında yuvadan uçuyorsun. Yarın uyandığında babanın yanında olmayacaksın, başka bir yerde kahvaltı yapacaksın. Üzülüyor işte insan.
Eda: Ama babacım benden öyle kolay kurtulamazsın ki zaten. Ben evleniyorum diye biz görüşmeyecek miyiz sanki? Bu yaramaz kızın her gün seni görmeden nasıl uyusun?

YILDIZLARA BAK 💫Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin