24(Beşinci Yılımız)

684 47 6
                                    

Eda: Konuşsana! Para mı istiyorsun?
Doruk: Sence benim paraya ihtiyacım var mı?
Eda: Ne istiyorsun o zaman!? Söyle! Laf ebeliği yapma. Açık konuş benimle.
Doruk: Seni istiyorum. Benimle bu gece birlikte olacaksın.

Herkes: NE!

Eda Doruk'a en okkalısından bir tokat çakar.

Eda: Yok artık! Saçmalama. Seni Serkan öldürmedi ben mi öldüreyim? Onu mu istiyorsun?
Doruk: Benim isteğim bu. Kabul edip etmemek sana kalmış.
Ozan: Lan oğlum yediğin dayaklar sana az geldi. Bir de burada hepimizin önünde ahlaksız teklifte mi bulunuyorsun sen? Yaşatmam seni Doruk!
Eda: Doruk ben seni sevmiyorum. Bunu neden anlamak istemiyorsun? Ben seni sevmiyorum.
Doruk: Her şey güzellikle olacak değil ya. Bana alışınca seversin.
Eda: Ya ne alışması! Evliyim ben evli. Sana bunu anlatmak için daha kaç takla atmam gerekiyor?
Doruk: Evli olabilirsin. Teklifi mi kabul ediyor musun?
Eda: ASLA! ÖLECEĞİMİ BİLSEM YİNE DE SENİNLE BİRKİKTE OLMAM!
Doruk: Savaş diyorsun yani?
Eda: İnceldiği yerden kopsun diyorum.

Eda oradan uzaklaşır. Pelin ve Ceren peşinden giderler. O sırada Ozan'ın çağırdığı adamlar gelmiştir. Ozan on tane adam ayarlamıştır.

Ozan: Heh geldiniz mi? Bu şerefsizi alıyorsunuz İstanbul'da ayarladığım yere götürüyorsunuz. Günlük olarak yaralarına pansuman yapın. Sonra tekrar dövün sırayla. Hatta şey yapın. Bir tane keçi bulun. Bunun ayaklarını bağlayın, dökün tuzu, keçi yalasın. Evet, günde yarım saat bunu mutlaka yapıyorsunuz. Ben sizi her gün arayacağım. Ayrıca bakın on tane adamsınız sakın bunu elinizden kaçırmayın. Kaçırırsanız kaçacak delik arayın.
Adamlar: Tamamdır Ozan Bey.

Eda o sırada dışarıda kızların yanında ağlıyordur.

Eda: Ben söz verdim Serkan'a. Seni bugün kurtaracağım dedim. Olmadı, yapamadım.
Pelin: Eda kendine gel. Lütfen bak kurtaracağız Serkan'ı merak etme. Ceren?
Ceren: Yani ben sizin umudunuzu kırmak istemem ama eğer o şerefsiz şikayetini geri çekmezse...

Eda'nın ağlaması şiddetlenir.

Pelin: Aferin Ceren.
Ceren: Doğrular bunlar Pelin.

O sırada erkekler dükkandan çıkıyorlardı. Ozan ablasını öyle görünce hemen yanına koştu.

Ozan: Ablacım, ağlama. Kurtaracağız eniştemi.
Eda: Nasıl peki?
Ozan: Ben bir yolunu bulacağım. Sizin yapacak bir şeyin kalmadı artık. Pelin abla, Ceren abla siz ablamı da alın otele geri dönün.
Eda: Hayır ben elim kolum bağlı duramam. Olmaz, duramam.

Ozan ellerinin ablasının yanaklarına koyar.

Ozan: Bana güven ablacım. Ben kurtaracağım eniştemi.
Eda: Peki.

Eda'nın telefonu çalar.

Eda: Halam! Görüntülü arıyorlar.
Ozan: Sil çabuk gözyaşlarını.

Eda gözyaşlarını siler ve telefonu açar.

Ayfer: Halacım. Kuzucum, nasılsın bebeğim?

Eda titrek bir sesle konuşur.

Eda: İyiyim halacım. Sen nasılsın? Çocuklar nasıl?
Ayfer: EDAAA, bana bak! Senin sesin niye öyle titrek çıkıyor. Bir şey mi oldu halacım? Bir şey oldu da sen mi söylemiyorsun bana? Ne saklıyorsun Eda? Ne oldu?
Eda: Hala yavaş ya biraz. Benim polene alerjim var ya hani işte. Tam sen aramadan önce hapşurdum birkaç kere. Ondan öyle oldu. (Yaratıcılık desen var 👏)
Ayfer: Ha başka bir şey yok yani.
Eda: Evet halacım. Değil mi Ozan? İyiyiz biz.
Ozan: Evet halacım. Biz çok iyiyiz. Bak hep birlikte geziyoruz.

YILDIZLARA BAK 💫Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin