46(Beni Hafife Alma!)

530 41 21
                                    

Eda: NE! Kapat telefonu. Geliyorum hemen.

Eda telefonu kapatır.

Serkan: Ne olmuş?
Eda: Fabrikalardan birinde yangın çıkmış. Her tarafı yanmış.
Serkan: NE?
Eda: Hadi çabuk gidelim.

On dakika içinde hazırlanıp, çocukları korumalara emanet edip çıkarlar. Arabada Eda çok gergindir.

Serkan: Eda tamam aşkım. Olmuşla ölmüşe çare yok.
Eda: Serkan nasıl tamam ya? Milyon dolarlar harcadık biz o fabrikaların her birine.
Serkan: Aşkım telafi ederiz. Canını sıkmana hiç gerek yok.
Eda: Serkan bize paralar gökten mi yağıyor? Daha açılıştan birkaç gün sonra olacak iş mi bu ya?
Serkan: Hallederiz. Olmadı bir fabrika eksik çalışırsınız, bir şey olmaz.
Eda: Öyle olacak artık. Yapacak bir şey yok ki zaten.
Serkan: Aynen.

Eda ve Serkan bir buçuk saate varırlar fabrikanın yerine. İtfaiyeler yangını söndürmüş, soğutma çalışmaları yapıyorlardı. Eda hemen genel müdürünü buldu.

Eda: Müdür Bey!
Müdür: Eda Hanım, Serkan Bey hoş geldiniz demek çok isterdim ama...
Serkan: Hiç hoş gelmedik.
Eda: Ya onu bunu boş ver. İçeride biri yoktu değil mi?
Müdür: Yok, yok. Bütün çalışanlar evlerinde.
Eda: Oh şükür. Peki nasıl çıkmış yangın?
Müdür: Kasıtlı çıkmış bı yangın. Biri benzinle halletmiş bütün işi. Tabi fabrika, iş makineleri derken patlama iyice büyümüş.

Eda'nın o an aklına gelir.

Eda: Peki müdür bey çok sağolun.
Müdür: Rica ederim ne demek. Bir şeye ihtiyacınız olursa ben buralardayım.
Serkan: Tamam müdür bey.

Eda ve Serkan sabaha kadar orada kalırlar. İtfaiye, polis işleri derken saatler geçmiştir. Sabah herkes Aydan'ın evinde kahvaltı yaparken onlar da gelir. Bizimkileri arabadan inerken görmüşlerdir. Yanlarına gelene kadar iki dedikodularını yaparlar.

Anıl: OOO bizim biricik bela mıknatısı çiftimiz gelmiş.
Melo: Yok artık adlarını değiştirmemiz lazım. Uzun süredir başlarına bir şey gelmiyor çünkü.
Ayfer: Sus kızım, ağzını hayra aç.
Ceren: Ama öyle Ayfer abla.
Melo: Çilekeş, keder yahut gariban.

Eda ve Serkan masaya varırlar.

Eda: Bizim adımızı mı değiştirmeye çalışıyordunuz?
Serkan: AAA öyle mi?
Anıl: Yok canım AAA.
Eda: Ama bence bela mıknatısı iyi. Sadece biraz eklemeye ihtiyacı var. Mesela çilekeş bela mıknatısı çift. Bence tam bizi anlatıyor. Böyle nokta atışı yani.
Melo: Oylamaya sunuyorum. Kabul edenler.

Herkes el kaldırır.

Melo: Tamamdır kurul kararıyla kabul edilmiştir.
Ozan: Tamam şimdi işin şakası bir yana da çok geçmiş olsun ya.
Melo: Evet ya şimdi ne yapacaksınız?
Eda: Kader işte...
Serkan: Yapacak bir şey yok. Kalanlarla devam edeceğiz.
Aydan: Cana geleceğine mala gelsin çocuklar. Hadi şimdi biraz atıştırın. Sonra da gidin, yatın. Gözlerinizden uyku akıyor.
Eda: Öyle yapacağız anne de çocuklar, Elif, Doruk neredeler?
Aydan: Çocuklar içeride. Elif ve Doruk da nikâh alışverişine gittiler.
Serkan: NE!?
Aydan: Ne demek ne? Konuştuk ya Serkan.
Serkan: Anne bu kadar erken mi ya?
Aydan: Elif istiyor. Yapacak bir şey yok.
Eda: Kocacım sana ne ya! Hadi biz gidelim, benim bir an önce uyumam lazım.
Serkan: Tamam hayatım, hadi.

Eda'nın telefonu çalar. Eda çantasından çıkarıp arayana bakar.

Eda: Yine mi sen ya?
Ozan: Kim?
Eda: Ya benim sürekli kullandığım markanın sahibi borca sıkışmış, mağazasını satıyor. Her gün arıyor. Fikrim değişti mi diye.
Serkan: Açma boşver.
Eda: Yok açayım. Sen eve doğru yürümeye başla. Ben eve varmadan yetişeceğim sana.
Serkan: Tamam o zaman.

YILDIZLARA BAK 💫Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin