26(Büyü Bitti)

569 61 21
                                    

Sende gidersen eğer nasıl geçer geceler...

Altı Ocak Sabahı

Eda bugün her zamankinden erken kalkmıştı. Yarın Mavi'nin ilk yaş günüydü. Bir yaşına geldiği için geceleri artık ya bir ya iki kere kalkıyordu. Bu da Eda'nın daha erken uyanmasına sebep oluyordu. Eda hemen kendine bir papatya çayı yaptı ve camın kenarına geçti. Gökyüzünü izlemeye başladı. Bugün güneş her zamankinden parlak, gökyüzü her zamankinden maviydi. Kış günü bu güzellik pek bir fazlaydı sanki. Eda gözlerini aşağıya doğru indirdiğinde çalışma masasında hararetli hararetli biriyle konuşan Serkan'ı gördü. Ters bir durum olduğunu anladı ve üzerine bir şal alıp aşağı indi. Kapıdan Serkan'ı dinliyordu.

Serkan: Ya ne demek erteleyemiyoruz? Ne demek? Olmaz diyorum.
Engin: Serkan gitmen lazım abi.
Serkan: Lan oğlum benim kızımın ilk doğum günü yarın. Ben nasıl bugün İtalya'ya gideyim?
Engin: Serkan, abi gider gelirsin bir günde. Ne olacak?
Serkan: Sana vekâlet vereyim, sen git.
Engin: Ben hayatta gitmem. Benim karım yeni doğum yaptı.
Serkan: Beş ay olacak neredeyse Pırıl doğum yapalı!
Engin: Olsun sen bir yaşındaki bebeğini bırakamazken ben dört buçuk aylık bebeğimi hiç bırakamam.
Serkan: Tamam Engin, tamam. Ben bir şekilde halledeceğim.

Serkan telefonu kapatır.

Eda: Serkan, bir sorun mu var aşkım?

Eda Serkan'a doğru ilerlerken konuşmuştur. Serkan arkasına döner.

Serkan: Günaydın hayatım. Bir sorunumuz yok.

Eda Serkan'ın ellerini tutar.

Eda: Bana rol yapma Serkan. Duydum Engin'le konuştuklarını.
Serkan: Aşkım tamam kızma. Ben birine vekalet verip gönderteceğim İtalya'ya.
Eda: Kızmadım aşkım. Niye kızayım ki? Bu senin işin, görevin. Ayrıca tamam yarın Mavi'nin doğum günü olabilir ama sen bugün gidip akşam dönmek şartıyla gidebilirsin.
Serkan: Gerçekten mi?

Eda gülümser.

Eda: Gerçekten.

Sarılırlar.

Eda: Tamam şimdi İtalya'yı boşverelim. Havaya baksana. Kışın ortasında güneş ne kadar parlak olabilirse o kadar parlak, gökyüzü ne kadar mavi olabilirse o kadar mavi.
Serkan: Kışın ortasında yaz günü gibi bir gün gerçekten ve ben bugün gidiyorum.
Eda: Olsun.

Eda telefonundan eğlenceli bir müzik açar, bahçeden hortumu bulur ve Serkan'ın üzerine doğru açar. Biraz eğlenirler, sonra hortum Serkan'ın eline geçer. Biraz da öyle ıslanırlar. Sonra da Seyfi gelir, ikisine birlikte su tutar. Doyasıya eğlenirler. En sonunda (tangonun son pozisyonunu düşünün) ıp ıslak bir biçimde öylece kalırlar.

Eda: Seni seviyorum... Çok seviyorum...
Serkan: Ben seni daha çok.
Eda: Kurulanalım mı artık?
Serkan: Olur.

İçeri geçerler. Serkan Eda'nın kurulanmasına yardım eder. Eda da Serkan'ın. Bir saat sonra Serkan'ın artık evden çıkması gerekiyordu. Serkan uyuyan çocuklarını öper. Sonra Eda'yla kapıya gelirler. Sımsıkı sarılırlar, daha önce hiç sarılmamış gibi... Sonra dudakları birbirini bulur, daha önce hiç bulmamış gibi... Sonra Serkan ellerini Eda'nın o mis kokuku saçlarına dokundurur, daha önce hiç dokunmamış gibi...

Eda: Geleceksin?
Serkan: Geleceğim. Akşama kalmadan geleceğim. Bu gece yatağa bensiz girmeyeceksin. Söz ama bence siz...
Eda: Serkan doğumgünü hazırlıklarını tamamlamam lazım, biliyorsun.
Serkan: Biliyorum meleğim, biliyorum. Sen çok düşünceli bir annesin, hep öyleydin. Ayrıca çok güzelsin, çok özelsin. Seni seviyorum. Her şeyden çok seviyorum.
Eda: Bende seni... Seni her şeyden çok seviyorum, sana her şeyden çok güveniyorum. Sen hep verdiğin sözleri tuttun, bu sefer de tutacaksın.

YILDIZLARA BAK 💫Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin