3

3.5K 144 25
                                    


Hazan elinde 2 bardak çayla odaya doğru ilerlerken kendi odasına doğru yürüyen Yağız'ı gördü. Göz göze gelen ikili baş selamı vererek devam edecekken Hazan son anda arkasını dönüp "Pardon" diye seslendi. Yağız, sesin geldiği yöne dönerek bir adım yaklaşırken Hazan çay bardağının birini uzatarak "Kantinden iki çay almıştım ama kardeşime yasak olduğu yolda aklıma geldi. Alır mısınız?"

Yağız şaşırarak çay bardağına ve Hazan'a baktı. "A~ Teşekkür ederim..." diyerek diğerinin uzattığı bardağı alırken titreyen eli ve hırkasından göründüğü kadarki morluklar içindeki kolu ikisinin de dikkatini çekmişti. Yağız Hazan'ın kolundaki bakışını fark ederek hafifçe yere eğdiği yüzüne sahte bir gülümseme oturttu. Bu gülümsemedeki acının farkına varan Hazan konuyu değiştirmek için aklına gelen ilk şeyi söyledi.
"İsmim Hazan bu arada."
"Ben de Yağız, memnun oldum. Çay için tekrar teşekkürler." Karşılıklı gülümseyerek yollarına devam ettiler. Yağız bir elinde çay bardağı, diğer eliyle sürüklediği serum askısıyla odasına girdi.

Hazan yalan söylemişti. Ece çay istediği için kantine gitmişti, gitmişken bir tane de kendine almıştı ama Yağız'ı görünce kendi bardağını ona vermişti, bir an öyle gelmişti içinden. Odalarına girerek Ece'ye çayını verdi ve kendisinin içmek istemediğini söyledi.
...

Gece hava almak için dışarı çıkan Hazan geri döndüğünde Yağız'ın kapısının yarı açık olduğunu fark etti ama giderken kapalı olduğuna emindi. Hem merak hem de endişeyle hafifçe kapıya yaklaştığında yere devrilmiş serum askısının tekerlerini gördü. Telaşla odanın içine girmesiyle yerde yatan ve vücudunun görünen her yeri kızarık haldeki Yağız'ı gördü. Birkaç saniyede ilk şoku atlatıp yardım düğmesine art arda basarken bir taraftan da "yardım edin!" diye bağırdı. Hemşireler ve doktor hasta bakıcıların yatağa kaldırdığı adamı muayene etmeye başladılar. Bir hemşire Hazan'a dışarı çıkmasını söylediğinde Hazan endişeyle kapının dışından olan biteni izledi.
Doktorların söylediğine göre bir alerji krizi geçirmişti Yağız. Başhemşire, diğer hemşirelere Yağız Bey'in yemek programı dışında herhangi bir şey yiyip yemediğini soruyordu. Bu sırada Hazan'ın aklına akşam verdiği çay geldi. Yaslandığı duvardan ayrılıp durumu başhemşireye anlattı. Yanlarına gelen doktora, akşam Yağız'a bitki çayı ikram ettiğini söylemesiyle doktor Yağız'ın rezene, papatya gibi bitkilere alerjisi olduğundan anaflaksinin bradikardiye neden olduğunu, ancak şimdi bir sorun olmadığını söyledi. Duyduğu şeyle yerinde sendelemişti Hazan. Bu tıbbi terimleri kardeşinden dolayı az çok biliyordu, kendini fazlasıyla suçlu hissediyordu ve suçluydu da. Ne yapacağını bilmiyordu. Nerdeyse onun yüzünden Yağız'ın kalbi duracaktı. Avuçları terlemiş ve tüm vücudu titriyordu.

....

Yaklaşık 1 saat sonra Yağız kendine gelmeye başladı. Buğulu gözlerini birkaç kez kapatıp açarken hafifçe yutkunmaya çalıştı. Boğazındaki acıyla yüzünü ekşitti. Daha iyi durumdaki gözleriyle yukarı doğru baktığında başında endişe içinde, dudaklarını ısıran Hazan'ı görerek şaşırdı.
"İyi misin? Doktoru çağırmamı ister misin? Ağrın var mı? Su içmek ister misin? İyisin değil mi? Neyse, dur, konuşma, yorma kendini ben hemşireye-" Hazan'ın lafı bileğini tutan elle yarıda kaldı. Hazan önce ele sonra diğerinin suratına baktı. Bileğindeki baskı giderek yok oldu.
"Hazan cevap vermeme izin vermeden sorularını sıraladın yine. İyiyim. Otur lütfen. İlk kez gelmiyor başıma bu durum. Sakin ol. Bu arada Hazan diyebilirim değil mi?"
"Tabii. Lütfen Hazan de." Yağız'ın sözleriyle biraz rahatlayan Hazan yatağın yanına çektiği koltuğa oturarak dizlerinin üstüne koyduğu elleriyle oynuyor, diğerinin yüzüne bakmamaya çalışıyordu. Gözlerinin dolduğunu fark ederek engellemek için kapattığı gözleriyle gergin bir nefes verip söze başladı.
"Ben gerçekten çok çok özür dilerim. Be-ben düşünemedim. Doktorunuza, hemşirelerine danışmadan bir şey yapmamam gerekirdi. Ben çok üzgünüm inanın. Tekrar çok özür dilerim. Bu yaşattığım şeyin ne kadar kötü olduğunun farkındayım beni affedebilir misiniz bilmiyorum ama gerçekten çok üzgünüm."
Yağız hafifçe yatakta doğrulurken Hazan endişeyle kalkarak diğerine yaklaştı ama ne yapacağına karar veremediğinden sadece ellerini uzatmakla kalmıştı. Diğerinin, eliyle dur işareti yaparak halledebildiğini belirtmesiyle Hazan tekrar yerine oturdu.
"Ortada özürlük ya da affedilecek bir durum yok. Artık kendini suçlama. Sen bilemezdin ki. Kimse bilemezdi. Benim daha dikkatli olmam gerekirdi. Bardağın yarısına geldiğimde fark edebildim ama çok geçti. Olan oldu. Ortada suç da suçlu da yok. Anlaştık mı? Ayrıca lütfen sadece Yağız de. "Siz"e gerek yok." diyip ardından sıcak bir gülümsemeyle baktı diğerine.
Kapının açılmasıyla ikisi de o tarafa baktı. Gelen hemşire Yağız'ın kontrollerini yapıp kan almak için açtığı kolunda kan alacak yer kalmadığını, bir süre bu kolundan kan aldırmaması gerektiğini ve bunu dosyasında da belirteceğini söylemişti. Hazan belli etmese de içi çok acımıştı. Hemşire Hazan'ın olduğu tarafa geçerek o kolundan kan aldı ama o da diğerinden farksızdı. "Bu gece ateşiniz çıkabilir, mideniz fazlasıyla bulanabilir, 2 saat sonra hafif bir şeyler yiyebilirsiniz ama dediğim gibi mideniz çok bulanacaktır. Yerinizden fazla kalkmamaya çalışın, bayılmanın etkisiyle dikişleriniz çok fazla gerilmiş. Geçen gün numara bırakan arkadaşınızı aramamızı ister misiniz? Refakatçi olarak yanınızda birinin kalmasında fayda var." Hemşire tüm bunları söylerken enjektördeki kanı tüplere boşaltıp kontrol formlarını dolduruyordu.
"Arkadaşım Amerika'ya döndü, zaten gerek de yok ben hallederim. Çok sağ olun," diyerek gülümsedi tekrar uğrayacağını söyleyerek çıkan hemşireye. Hazan hemşirenin arkasından ayağa kalkarak döneceğini söyleyip odadan çıktı. Ne olduğunu anlamayan Yağız sadece arkasından bakakaldı.
...

KALPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin