Sabah olmuş Hazan ve Yağız uyanarak kahvaltı yapmıştı. Hazan, dün olan olaydan sonra fazla konuşmayan ve göz göze gelmeyen Yağız'ı çok zorlamadı.
Koridordaki hareketlilikten Yağız'ın doktoru olan profesörün geldiğini ikisi de anladı. Odaya girerek Yağız'ın kontrollerini yapan doktor, artık dikişlerin alınabileceğini ama yine de bir süre dikkat etmesini, böyle giderse kısa zamanda taburcu olabileceğini söyleyerek "geçmiş olsun" diyip odadan çıktı.
Sevinçle gülümseyen Hazan ve Duygu, depresyon modundan çıkamayan Yağız'a baktı.
Duygu alayla, "Yine mi olmadı paşam? Yine mi mutlu edemedik sizi?" diyerek Yağız'ın yanına gitti. Hazan'ın da gelmesiyle Yağız, iki yanına oturan iki kadına bir miktar gülümsedi. Duygu "Haa, bak bana gülmüyormuş beyefendi, Hazan gelince hemen yelkenler fora" diyerek Hazan'ın kolunu dürttü. Üçü de gülümseyerek birbirine baktı.
Kısa bir süre sonra Yağız biraz da olsa üzerindeki depresif havayı atmıştı. Elindeki malzemelerle tekrar gelen Duygu, dezenfektan sıktığı ellerine eldivenlerini giyerken "Dikişlerini almaya geldim Yağız. Hazırlan istersen," diyerek yatakta oturan adamı, uzanması için uyardı. Hazan'ın bir çırpıda yerinden kalkıp hızlıca yastığı ve yatağın üst kısmını indirmesiyle Yağız uzanırken Hazan zaman kaybetmeden hırkasının fermuarını açtı.
Yağız'ın başında duran Hazan'a "Hazan şu önlüğün boynu rahatsız etti de bi gelip düzeltsene sana zahmet," diyerek seslenen Duygu, Hazan önlüğünü düzeltirken kulağına eğilip "Yağız'ı panikletmeden önceki yaptığın gibi ellerinin tut. Dikkat et bu sefer geçenki kadar acısız olmayacak," diyerek fısıldadı.
Hazan kabul etmiş olsa da Duygu'nun 'geçenki kadar acısız olmayacak' demesi onu korkutmuştu. Geçen sefer Yağız'ın ne kadar acı çektiğini görmüştü. Demek bugünün yanında o bile acısız kalacaktı. Hazan'ın şimdiden gözleri dolmuştu.
Hazan, Duygu'nun gömleğini düzeltmiş gibi yaparak Yağız'ın yanına giderek yatağa oturmuş, ellerini yataktaki ellere kenetlemişti. Yağız, "Aynen, hiç anlamadım zaten," diyerek ikiliye baktı. Bu adamdan hiçbir şey kaçmıyordu.
Duygu'nun "Hazır mısınız kuzularım?" diyerek hem ortamı gevşetmesi hem de başlayacağını belirtmesiyle herkes derin bir nefes aldı.
Önce sargıyı açan Duygu, eline aldığı bistüri ve klemple, kısaca 'önce dikişi tutup düğümü keseceğini sonra da kalan ipi çekip çıkaracağını' anlatıp Yağız'a yaklaştı.
İlk 2 dikiş iyi görünse de 3. ve devamındaki bir kaç dikiş işi zorlaştıracağa benziyordu.
3. dikişe geldiğinde göz kırpan Duygu'nun işaretiyle Hazan yavaşça yerinde kıpırdanıp ellerini sıkılaştırdı. Duygu'nun, yapışan dikişi önce koparmayı deneyip başaramayınca küçük bir kesik açarak almak zorunda kalması, Yağız'ı da Hazan'ı da fazlasıyla zorlamıştı.
Hazan ne kadar sıkı tutsa da Yağız istese o an Hazan'ın tutuşundan kurtulabilecek güce sahipti ama Hazan'ı bırakmamak, acıyla kasılan tüm kaslarını kontrol etmek ve Duygu'ya engel olmamak için fazlasıyla çabalıyor, Hazan da bunu farkediyordu.
Biraz ara veren Duygu, Yağız'ın yüzüne bakmış, acı dolu gözlerle özür dilemişti. Cevap olarak, "Bir an önce bitir," alarak devam etti.
Yağız artık beyninin uyuştuğunu hissediyordu. Bilinci yerinde değilmiş gibiydi, sadece acı hissediyordu. Tüm vücuduna kramp girmişçesine geriliyordu. Arada duyduğu Hazan'ın sesi hoş bir melodiyi andırsa da acısı odaklanmasına engel oluyordu.*
(Olayın hikayesi aşağıdadır.)Hazan'ın içi acıyordu. Sevdiği adam böylesine acı çekerken, kenetlediği elleri okşamaktan ve Yağız'a seslenerek dikkatini dağıtmaya çalışmaktan başka bir şey yapamıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP
FanfictionYorgundu, bitkindi, artık gücü yoktu. Yaşamak için amacı kalmamıştı. İnandığı her şey yerle bir olduktan sonra inanacak yeni bir şey lazımdı... Tutunacak yeni bir dal...