Eve gitmesi gerektiğini söyleyip veda eden Duygu'nun ardından Hazan ve Yağız akşam yemeği yemiş, TV'de rastladıkları bir filmi izliyordu.
Kapıya tıklandığını duyan Hazan, Yağız'la birlikte oturdukları yatakta hafifçe doğrularak kapıdan içeri giren kişiye baktı. Yağız ise fazla mesai yapan kapının yeni bir sürpriz çıkarmaması için dua ediyordu.
İçeri giren kişi Ahmet'ti. Duygu'nun eve gitmesini fırsat bilerek gelmişti.
Hazan'a selam vererek Yağız'a nasıl olduğunu sormuş, kısaca sohbet etmişlerdi. Asıl geliş sebebinin yardıma ihtiyacı olduğunu söyledi. Merakla dinleyen ikili seve seve yardım edeceklerini söyleyip gülümsemişti.
Ahmet, Duygu'ya tekrar evlilik teklifi yapacaktı. Bu konuda yardımlarını istiyordu. Hazan planı hayranlıkla dinlerken Yağız biraz kıskansa da Duygu için seviniyordu.
Bir süre daha konuşmalarının ardından Ahmet veda ederek gitti.
Hazan, heyecanla Yağız'a yapmaları gerekenleri anlatırken Yağız, parıldayan gözleri, her harfle kıvrılan dudakları seyrediyordu.
Yağız huzursuzlukla gözlerini kapatarak seslendi, "Hazan!! Hadi, yatağına git..."
Hazan aniden gelen emrivakiye şaşırmış, biraz da kırılmıştı, "Aa! N'oldu birden Yağız? Bir şey anlatıyorum şurada, hiç mi dinlemiyorsun? Cümlemi bitirmemi bekleseydin en azından." Hazan konuşurken kendini gaza getirmişti. Sinirle kısa bir nefes vererek devam etti, "Hayır, n'oldu? Birden uyku perileri mi çöktü üstüne? Resmen kovuyorsun beni... İnsan sevgilisini yataktan kovar mı ya!?"
Yağız ironik bir şekilde gülerken sinirle yataktan kalkan Hazan'ı son anda yakalayıp kendine çevirerek avuçları içine aldığı yüzü ve kadife saçları okşamaya başladı, "Hazan ben öyle demek istemedim. Özür dilerim. Sadece..." derin bir nefes aldı, "Hazan sen çok güzelsin. Sen mutluyken gözlerin o kadar güzel gülüyor ki dünyanın bütün çocukları mutluymuş gibi, gülümseyen dudaklarından dökülen her kelimenin her harfi dans ediyor sanki. Ben seni dinlemiyorum, dinleyemiyorum... Ben sana her bakışımda tekrar aşık olmaktan başka birşey yapamıyorum..."
Hazan adeta mest olmuş, dolu gözleri, kızaran yanakları, yana eğdiği yüzüyle Yağız'ı dinliyordu.
"Hazan, her an sana baksam da yetmiyor sanki, ne kadar sevsem de yetmiyor artık. Hani Nazım Hikmet diyor ya;Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum...Hazan'ın saçlarını okşayıp küçük bir öpücük kondurdu, "Ben seni sevmekle yetinemiyorum artık Hazan... ama biliyorsun... Bazı şeyler benim için kolay değil... Seni de oyaladığım için özür dilerim. Yetmezmiş gibi benim için haftalardır burdasın üstelik..."
Hazan şu an ölebilirdi. Karşısındaki adam sinir, öfke, kırgınlık bırakmamış üstüne tekrar kendine aşık etmişti.
Yağız'ın alnına yasladığı alnıyla gözlerini kapattı,"Yağız!! Sen nasıl bir adamsın? Niye bu kadar geç çıktın karşıma? Sen böyle yanımda olacaksan bir ömür şu odadan çıkmamaya razıyım... İstersen bir ömür sevişmeyelim, sen bana böyle baktıkça ben her seferinde sana tekrar aşık olurum."
Yağız kesin karar vermişti, eğer ömrünü biriyle geçirecekse o kesinlikle Hazan'dı. Bundan emin olan Yağız, artık bazı şeylerin üstesinden gelmesi gerektiğini düşünerek harekete geçti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP
FanficYorgundu, bitkindi, artık gücü yoktu. Yaşamak için amacı kalmamıştı. İnandığı her şey yerle bir olduktan sonra inanacak yeni bir şey lazımdı... Tutunacak yeni bir dal...